Tanıyanlar az çok bilirler beni…
Dilimin kemiği yoktur…
Adam olana “madam” demem…
Madam olana da “adam” demem…
Dedirtemezler…
Aileden, yetiştiğim çevreden, yiğidin harman olduğu mahallemden ve mahalle büyüklerimden bana miras olan kişiliğim ve kişiliğimin oturmasına acayip katkısı olan mesleğime zeval getirmedim, bundan sonra da getireceğimi sanmıyorum…
60’ları geride bırakan ben, taş çatla 15, bilediniz 20 yıl daha misafirim bu dünyaya…
Tabii ki Allah bilir…
Biz insan oğluna ömrü veren de o, alan da o…
Nokta kadar menfaata virgül gibi eğilmedim…
Eğilmem…
İyisi de kötüsü de, zengini de fakiri de, siyahı da beyazı da, Amerikalısı da Afrikalısı da, hepimiz aynı trendeyiz…
Bunca harala gürele ne için?
Anlamak mümkün değil…
Gideceğimiz yer belli…
“Aynı trenin içindeyiz” deyince aklıma bir fıkra geldi…
Fıkra bu ya…
Barcelona'dan Madrid'e giden tren bir istasyonda mola veriyor. Yolcular arasındaki İspanyol köylüsü farkında olmadan treni kaçırıyor. Perona gelince Madrid'den Barcelona'ya giden treni kendi treni sanarak biniyor. Kompartımandaki yolcularla muhabbet sırasında onların Barcelona'ya gittiğini öğreniyor. Kendi kendine mırıldanıyor:
“Şu teknolojiye bak... Ben Madrid'e gidiyorum. Onlar Barcelona'ya. Ve hepimiz aynı trendeyiz.”
xxx
Sonuç olarak aynı trende, aynı gemide, aynı uçaktayız…
Gideceğimiz yer belli…
Dolayısıyla, bu kadar kin, nefret, düşmanlık, fesatçılık, fitnecilik niye?
Son 4-5 gündür şehrimizde, ülkemizde, dünyada yaşananlara baktıkça, “dünya” denilen bu gezegeni de kirlettiğimizi fark ettim…
Özellikle siyaset…
“İsrail” denilen terör devleti, Filistin halkına zulmünü sürdürüyor…
Ne kutsal gün tanıyor, ne kutsal mekan…
Ülkemize gelince; siyasetçiler hiç durmuyorlar…
O kadar acımasızlar ki, kardeşi kardeşe kırdırıyorlar!
Babayı oğluna, oğlunu babaya düşman ediyorlar…
Niye?
Dilleri kötü!
He dinime imanıma…
Yazarlar çizerler, televizyoncular yorumcular ve dahaları da bunlara çanak tutuyor, reyting ya da traj uğruna insanları ayrıştırıyorlar.
xxx
Gelelim şehrimize…
Öyle bir haldeyiz ki, karpuz gibi ikiye yarılmış durumdayız…
Ünal Karaman üzerinden İyi Partiye, Mehmet Baykan üzerinden de Ak Partiye vuran vurana…
Ne oluyoruz millet?
Hayırdır…
Ünal Karaman da, Mehmet Baykan da bu memleketin iki has evladıdır…
Birisi Kadınhanlı, birisi Taşkentli…
Birisi İyi Partiden aday adayı olmuş, birisi Ak Partiden…
Bu insanlar spora hizmet etmiş insanlar…
Dolayısıyla da, bu şehre maddi ve manevi katkıları olmuş mudur?
Olmuştur…
Kimsenin itirazı olamaz…
Konya’nın bu iki önemli insanına, sosyal medyada çamur atmak beyhudelikten öte bir şey değil…
Bence sahip çıkmakta yarar var…
Kimin gönlü kimden yanaysa sonuna kadar arkasında dursun, ama karşıdakine de iftira atmasın…
Ayıptır, günahtır, kul hakkına girer…
Şehrimizin ve insanlarımızın her şeyi bir kenara bırakarak, karşı karşıya gelmesi hoş değil, boş işlerdir!
Özetlersem; nihayetinde seçime gidiyoruz, savaşa değil...
O nedenle de sakin olmakta yarar var…
“Siyaset yazmayım” diyorum, ama yazdırıyorlar…
Hakkınızı helal edin.
YORUMLAR