Son günlerde yaşanan, hiçte hoş olmayan tribün görüntüleri, neredeyse depremin, onca acısının, onca can kaybının önüne geçti!
Dahası, futbol her geçen gün daha da çirkinleştiriliyor, daha da siyasallaştırılıyor, daha da çukurlaştırılıyor…
Siyasetin yeri statlar ya da spor salonları değil, siyasetin yeri önümüze gelecek olan sandıklardır…
Kime veya hangi siyasi partiye tepkin varsa, sandıkta vereceğin oyla kişisel tepkini gösterirsin…
Her insanın gönlünün kaydığı bir siyasi oluşum mutlaka vardır, hoşuna giden yönleri de, hoşuna gitmeyen yönleri de vardır…
Yukarıda da altını çizdiğim gibi, siyasi fikirlerin koro halinde söyleneceği yerler statlar olmamalı…
Ne taraftan olursa olsun, bu haykırış doğru bir haykırış değil…
Statlar ya da tribünler zaten yeterince kutuplaştırılmış!
Herkes gönül verdiği takımın kaybetmesinin verdiği hezeyanla, rakip takımın oyuncularına, taraftarlarına, yetmiyor maçın hakemlerine en ağır hakareti yapıyor…
Sporun birleştirici yönünü kullanmak kimsenin umurunda değil…
Durmadan kutuplaşıyor, ayrışıyor, düşmanlaşıyoruz…
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, işin içine bir de siyaseti sokuyorlar!
Şeytanın avukatlığını yapıyorum; bu hafta oynanacak maçlarda, geçen hafta oynanan iki erteleme maçında yaşananların tam tersi yaşanırsa hoş mu olur?
Olmaz…
Olmamalı ayrıca…
Biz millet olarak devletimizin yanında olmalıyız…
Dolayısıyla tribünler, kulüpler sportif anlamda, yani kaybetmeme adına zaten kutuplaşmış, karşı karşıya gelmişler…
Statlarda siyaseten kutuplaşmalar ya da ayrışmalar doğru bir akıl değil…
Siyaseti yönetenler de, sporu yönetenler de duyguları ile değil, mantıkları ile hareket etmeliler…
Benim bu yazıyı duygularım ile değil, mantığımla yazdığım gibi…
Kafası basmayanlara şunu da söyleyebilirim; devlet 18 yaşında ve zıpkın gibi…
Bunu da unutmamak lazım.
***
KONYA EMNİYETİNİN DUYARLILIĞI
Ülkemiz, dünyada eşi benzeri olmayan bir deprem felaketi ile karşı karşıya…
50 bin civarında canımız toprağın altında, bir o kadar tedavi merkezlerinde hayata tutunmaya çalışırken, hayatta kalan milyonlarcası ise yerle bir olan şehirlerini arkada bırakarak, ülkenin farklı yerlerinde kendilerine yeni bir hayat kurmanın çabasını veriyorlar…
Devlet ve millet el ele vererek, elbette yarayı saracağız…
Bundan kuşku yok…
Ancak, bu depremde zarar gören ve üzerlerindeki pijamaları dışında bir şeyleri olmayan bu kardeşlerimiz, kendilerini güvence altında hissettikleri, dahası kendilerine kucak açan şehirlere göç ediyorlar…
Bu şehirlerden birisi de Konya…
Ancak, tamamı olmasa da, tuzu kuru bazı insanlarımız, daha doğrusu 3-5 evi olanlar, kira ücretlerini ani bir kararla 2’ye, 3’e yükselterek, televizyonların ana haberlerine konu oldular!
Daha önce de yazmıştım bu konuyu…
Konya Emniyet Müdürümüz Sayın Engin Dinç ve personeli de, bu konudan rahatsız oldular ve gelen şikayetler üzerine de bir açıklama yapma zaruretinde (zorunda) bulundular…
Depremde canını, malını kaybederek Konya'ya gelen depremzedelerin bu sıkıntılarını fırsata çevirme gibi, kabul görmesi mümkün olmayan bu ipe sapa gelmez para hırsına, Konya Emniyet Müdürlüğü “dur” ihtarı verdi…
Konya Emniyet Müdürü ve personeli, bu fırsatçı, bu fesatçı ev sahiplerini, deyim yerindeyse BBG evi gibi izlemeye başladı…
Helal olsun Engin Müdürümüze…
Görmezden gelemezdi ve gelmedi de.
***
Ve Adalet Bakanlığı…
Deprem ve salgın dönemlerinde ürün fiyatı ve kirada fahiş artış yapanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön gören yasa için çalışmalara başladığını duyurmuş…
İnşallah yasalaşır ve meclisten geçer…
“Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir” atasözünü söyleyen Yusuf Ziya Paşa’yı şimdi daha çok seviyorum.
YORUMLAR