Beni tanıyanlar, “Türbeönü”nü, “Kadınlar Pazarı”nı, “Bedesten Çarşısı”nı, daha doğrusu Karatay’ın “açık hava müzesi” gibi, mekanlarını ne kadar çok sevdiğimi bilirler…
Çocukluğum ve gençliğim hep oralarda geçti…
Eski Tellal Pazarı’nı bilenler vardır aranızda…
Sipahi Pazarı da deniliyordu…
270 yıllık bir tarihi geçmişi var…
Aziziye Camii ile Bedesten civarında…
Dahası, köfteci Çinali’nin mekanın da bulunduğu Tellal Pazarı…
Benim çocukluğum orada geçti…
Özellikle hafta sonları, yani Cumartesi günleri mutlaka Tellal Pazarı’na gider, dedeme yardım eder ve harçlığımı alırdım…
Dedemin halıcı dükkanı vardı…
Isparta, Uşak halıları meşhurdu…
Babam da Tellal Pazarı’nın hazır elbise satanların müdavimlerinden di…
Kebideli Ahmet, Koreli Mevlüt, Babamın Halasının oğlu Abdullah Buğdaycı, Ağzı kırık Abdullah, Aynacı Hasan, babamın ortakçılık yaptığı Sarı Mithat, Meramlı Refik abi gibi esnaflar, Tellal Pazarı’na alışverişe gelen müşterileri ilk onlar karşılardı…
Eski Tellal Pazarı’nda mezatlar olurdu…
Çiğilli İbrahim amca, Deli Nuri Amca, Tozkoparan Hüseyin abi gibi, Tellallar pazarın ortasına konulan halı, kilim ve bazı ev eşyalarını satmakla mükelleftiler…
Çok iyi hatırlarım; Pazar esnafı yuvarlak bir daire oluşturur, Mezat’a konulan eşyaları açık artırma usulü ile satın alırlardı…
Dedemin dükkanı Pazar’dan içeri girince, Güney cephesinin ortasındaydı, bir yanında sandalyeci Ahmet Özkafa Amcanın dükkanı vardı, diğer yanda da Halıcı Ömer Yaraşır Amca vardı…
Mesela Özgüzar kardeşler vardı…
Kadir Amca rahmetli oldu, Mehmet Amca yaşıyor, Allah uzun ömürler versin kendisine…
Tellal Pazarı’nda yanılmıyorsam 25-30 kadar hazır elbiseci ve halıcı esnafı vardı…
Güzel bir İş hanıydı…
Şimdilerde restore ediliyor…
Otel yapılacakmış!
Ne yazık ki, yıllardır bitmedi, bu restore meselesi…
Bundan 1-2 yıl önce giriş kapısı açık ve içeri girip ne oluyor, ne bitiyor görüyorduk…
Şimdi kapılarını da kapatmışlar, içeride ne yapıldığını bilen yok…
Tabii ki çalışanların haricinde.
xxx
Konuyu “Türbeönü”nden “Tellal Pazarı”na bağladık…
En iyisi “Türbeönü”ne dönelim biz…
Yukarıda da belirttiğim gibi “Türbeönü” benim vazgeçilmezlerimden ve günümün 2-3 saatini geçirdiğim en önemli mekanlardan birisidir…
Bana göre Konya tarihinin en önemli, eskiden yeniye dönüşümü “Türbeönün”de gerçekleştirildi…
Konya, Mevlana Çarşısı ile Altın Çarşı’nın yıkılıp, yeni mekanların yapılmasıyla birlikte tarihe bir dokuya kavuşmuş oldu…
Her geçen gün güzelleşiyor…
Albenisi daha da artıyor…
Başka bir deyişle de, hızla “cazibe merkezi” haline geliyor…
Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın Konya için attığı dev adımlardan birisi “TÜRBEÖNÜ ÇARŞILARI”dır…
Kulağa ve göze o kadar hoş geliyor ki, Sarı Gelin türküsünün içinde geçen “Erzurum Çarşı Pazar, leylim ammann aman” sözleri geliyor insanın aklına…
Sonra, “Ne güzeldir Türbeönü Çarşıları, ne güzeldir Bedesten dükkanları, ne hoştur Kadınlar Pazarı’nın kokusu off aman off” diye bir türkü tutturası geliyor insanın…
Şaka bir tarafa; özellikle çarşı girişine yapılan TAG o kadar güzel olmuş ki, anlatamam…
Gün batımı 1-2 kare resim çektim, içime sinmedi…
Büyükşehir Belediyesi’nin çalışkan, cana yakın Basın Müdürü Cemil Anıl Doğan’dan gece resmi rica ettim…
Sağolsun 1-2 dakika içerisinde resim elime ulaştı…
Bu şehri seven ve bu şehirde yaşayan, özellikle de Karataylı birisi olarak, bu güzelliklerle gurur duymamak mümkün değil…
Şimdi toprak garibi olmuş, ama buraların eski halini, yani Havuzlu kahveyi, Dağlı Ali’nin kahvesini ya da “Türbeönü”nü yaşayan ve yaşatanların, bu yeni “Türbeönü”nü görmesini çok isterdim…
Tepkileri ne olurdu acaba?
Açıkçası merak ediyorum…
Büyük bir ihtimalle “burası Konya değil” deyip, yattıkları yere geri dönerlerdi…
Bu şehre hizmet eden, emeği geçen herkesi kutluyorum…
Helal olsun onlara.
YORUMLAR