Yazıma şöyle bir girizgahla başlamak, bir bakıma meramımı daha iyi anlatabilmek anlamına da gelir…
İnsanlık tarihine baktığımız zaman, ellerine maddi ve manevi güç geçiren bir kamyon dolusu insanın kibir, ego ve gurura teslim olması, dahası insanlığa zulmetmesi, kendilerine yol, su ve elektrik olarak dönmüştür!
Bu tür insanların günümüzde ne isimleri, ne de cisimleri kalmamıştır…
Argo deyimle, eşek cennetini boylamışlardır…
İyi insan gibi görünmek değil, iyi insan olmak önemli.
xxx
Esas konumuza gelelim…
Ramazan Erkoyuncu…
PANKOBİRLİK Genel Başkanı…
Kendisiyle hiç tanışmadım…
Yüz yüze, göz göze gelmedim…
Hiç selam verip, selamını almadım…
Boyuna bosuna, yüzüne sesine, sadece gazeteler ve televizyonlardan aşina olduğum bir insan…
Hoş, kendisi de beni tanımaz…
Söyledi de zaten…
Gıyaben tanıdığını…
Tanıştık…
Hem de Konya Hava Limanında…
Aynı uçakta seyahat ettik…
Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı, yakın dostum Şeref Eroğlu, 31 Temmuz - 6 Ağustos tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilen U17 Dünya Güreş Şampiyonası’na davet etti…
“Abi gelirsen sevinirim” deyince de, davete icabet ettim…
Sonuç olarak Çarşamba sabahı erkenden kalktık, 8.35 uçağına yetişmek üzere havaalanının yolunu tutuk…
Kendisiyle karşı karşıya ve yüz yüze ilk defa yolcu bekleme salonunda geldik…
Göz göze gelince verdiğim selamı aldı…
Uçağa kendisinden önce bindim…
Yanılmıyorsam 10 numaralı acil çıkış kapısın bulunduğu koltuğa yerleştim…
1-2 dakika sonra da PANKOBİRLİK Genel Başkanı Ramazan Erkoyuncu geldi, tekrar selamlaştık ve arkamdaki 11 C’ye oturdu…
Benim kafamda deli sorular oluşmaya başladı…
O mu, değil mi gibilerden…
Açtım Google dostu, “Ramazan Erkoyuncu” diye yazdım, tıkladım görselleri, fotoğraftakiler ile hemen arka koltukta oturan kişi eşleşince, dahası iyice emin olunca da, içimden “helal olsun adama” dedim…
Niye “helal olsun” dediğime geleceğim…
Sonra uçak havalandı, yanındaki arkadaşı ile sohbete başladılar…
İstemeden kulak misafiri oldum, siyaset ve bürokrasiden konuşuyorlardı…
Dayanamadım döndüm arkaya, “Ramazan Erkoyuncu mu?” dedim, “evet” deyince kendimi tanıttım ve “izin verirseniz bir kare resminizi çekeceğim, örnek olması açısından bunu yazmalıyım” dedim ve sadece bir kare resmini çektim…
Belli ki biraz mahcubiyet, biraz utangaçlık arasında başını hafif öne eğdi ve bir kare resmini çekmeme itiraz etmedi…
Uçak İstanbul havalimanına inince de “iyi günler” dedikten sonra, o yoluna, ben yoluma devam ettim…
Şimdi bütün bunları niye yazdım…
PANKOBİRLİK gibi bir Cumhuriyet’in Genel Başkanı, milyarlar dolarlara hükmeden, yüzbinlerce çiftçinin, emekçinin gözüne baktığı bir insan olacaksınız ve uçağa VIP’ten değil, benim gibi sıradan yolcuların geçtiği yollardan geçecek ve bineceksiniz!
Dahası Business Class’ta değil, senin benim, bizim sizin gibi insanların uçtuğu ekonomi sınıfında uçacaksın…
Fıtrata ters geliyor gibi olsa da, Ramazan Erkoyuncu’nun bu davranışına ve duruşuna hayran olmamak mümkün değil…
Ülkemizde Kanarya Sevenler Derneğinin Başkanı bile kendisinde bir ayrıcalık görürken veya imtiyaz isterken, yukarıda da belirttiğim gibi, PANKOBİRLİK gibi bir Cumhuriyet’in bir numarası olarak, mütevazi olmak, kibir ve ego gibi çirkinliklerden uzak durmak, her babayiğidin taşıyacağı bir sorumluluk olmasa gerek…
Ramazan Erkoyuncu, PANKOBİRLİK seçimlerinde sadece koltuğa oturmakla kalmamış, insanların kalbini de kazanmış…
İnsanı sevmiş ve sevdiği insanlara da yatırım yapmış…
Anladığım kadarıyla popülizm yapmıyor, maddi ve manevi değerleri kendi emelleri adına kullanmıyor…
Öyle olsaydı, uçağa VIP salonundan biner, Business Class’ta da babalar gibi uçar, hiçbir Allah’ın kulu da kendisine hesap soramazdı…
Dedim ya, adam mütevazi…
Keşke böyle idarecilerin sayıları çoğalsa…
Tanımıyorum, ama iyi insan belli ki…
Yalan söylememek, kul hakkına riayet etmek, zulüm etmemek, zalim olmamak, dedikodu yapmamak, aldatmamak, kayırmamak, yardımseverlik, merhamet etmek…
Yanılmıyorsam, bu yukarıda saydıklarımın hepsi, Ramazan Erkoyuncu’nun bünyesinin her zerresinde mevcut ki, öyle davranıyor, öyle de yaşıyor…
Ne diyebilirim ki “helal olsun” demekten başka.
xxx
Şunu da itiraf etmek gerekirse; Ramazan Erkoyuncu’nun başında bulunduğu kurum ile ilgili çok fazla detaya girmeyeceğim, çünkü hiçbir toplantısına ya da açılışına katılmadım…
Dolayısıyla da fikrimin ve bilgimin olmadığı bir konuda da “PANKOBİRLİK” uçuyor, kaçıyor, şahlanıyor ya da çok borçlu olduğu için, atılıyor, satılıyor, kapının önüne konuluyor gibi, hiçbir dayanağı olmayan mevzulara girmem…
Ahkam kesmem…
Haddimi bilirim yani…
Ama, bir konuda ahkam keserim, o da Ramazan Erkoyuncu vicdanlı ve merhametli bir adam…
Kendisine güvenerek işin başına gelmesine vesile olan köylünün, çiftçinin, dahası üyelerinin kuruşunun dahi bekçiliğini yapacağına eminim…
Özüyle, sözüyle, duruşuyla, davranış biçimiyle oturduğu koltuğu boşuna işgal etmeyen, dahası makamının ve apoletinin hakkını veren bir portre var karşımızda…
İnşallah kendisini değil, kurumunu büyüten bir başkan olarak tarihe geçer.
YORUMLAR