Milletin cinnet hali hiçte göz ardı edilecek gibi değil…
Son zamanlarda çarşıda pazarda, düğünde nişanda, halayda horonda herkes bir atarlı, bir atarlı sormayın gitsin!
İnsan ya da hayvan canlı ne varsa dövüyorlar…
Yetmedi öldürüyorlar!
Sadece tekme tokat değil, sopayla, kürekle, daha doğrusu karşısındaki insanın ya da hayvanın canını acıtacak, eline ne geçiriyorsa vuruyor, vuruyor, vuruyor!
Bizim ülkemizde hatırlarsanız eğer, düğün evinde gelini darp ettiler, eğlence yerinde saz çalan müzisyeni dövdüler…
Dahası öldürdüler…
Akıl alacak gibi değil…
İzmir’de Altay ile Göztepe arasında oynanan futbol maçında, bir tribünden, diğer tribüne “Molotof!” atıldı, yetmedi çakalın biri bayrak direğini Göztepe kalecisinin sırtında kırdı…
Şehrimizdeki korunakta ağzı dili olmayan bir hayvanın şiddete uğradığı gibi…
İnsanlardaki bu cinnet halinin araştırılması, üzerinde çalışılması gerekmez mi?
Trafikte, “niye korna çaldın” dayağı!
Maçta, “niye bizim topçuya küfür ettin” köteği!
Sokakta, “niye yan baktın” efelenmesi!
Kahvede, “niye çayı soğuk getirdin” atarlanması!
Lokantada, “bu yemeğin tuzu neden yok” tuzsuzluğu!
Otobüste “niye yer vermedin amcaya” dayılanması!
Buna benzer incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden dolayı can kırıyor, can acıtıyor, can alıyoruz!
Bu nasıl cinnet halidir böyle, anlamak mümkün değil…
Bu nasıl nefret tohumlarıdır…
Herkes asabi, herkes pimi çekilmiş bomba, herkes barut…
Mesela televizyonlar…
Daha doğrusu programlar ve oturumlar…
En kıytırık bir programda bile “85 milyon izleyicinin karşısında, sana şunu yaparım, bunu yaparım” tehditleri…
Orada bile kavga var…
Kavganın olmadığı yer yok…
Milletin meclisinde bile var…
Muhalefet iktidara, iktidar muhalefete Allah ne verdiyse…
Hem de bizi temsil etsin diye Ankara’ya gönderdiğimiz vekiller…
Bizlere örnek olacak insanlar…
Neredeyse bizden önce dalacaklar birbirlerine!
Xxx
KORUNAK MESELESİ
Tam da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya’ya geleceğinin bir gün öncesinde patladı olay…
Yer gök inledi…
Güneş, utancından sakladı sıcak ve aydınlık yüzünü…
Ay, resmen tutuldu…
Yıldızlar, oradan oraya kaçtılar…
“Dünya” derseniz, sanki battı…
Bir kaşık suda fırtınalar değil, tsunamiler çıkardılar!
Sözde hayvan severler! ve sanat çevrelerince “Konya” karalanmaya, Konya’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’da linç yemeye başladı…
Bu sözde, hayvan severlerle, sanat çevrelerinin dertlerinin üzüm yemek olmadığı her hallerinden belli…
Neredeyse Konya’ya uçak seferleri düzenleyecek, o barınaktaki köpeklerin hepsini evlatlık alacaklar…
İsmini vermeyeceğim biri, Konya’dan 3-5 köpeği sahiplenmiş, bu hayvanları İstanbul’a götüreceğini söylemiş…
İstanbul’da da var barınaklar, niye oradan değil de, Konya’dan?
İstanbul’un sokaklarında sadece köpekler değil, bir yığın evsiz, yurtsuz, barınmaya muhtaç insan var, onlara bir el atsanız!
İlle de Konya…
Neden Konya?
Gündem olmak için en kolay seçenek…
Şimdi soruyorum; bunun adı istismar değil de, ne?
Hele birisi var ki, gündemde kalabilmek için “şuranı buranı aç” deseler, üzerinde çaput kalmaz!
Güzel bir atasözümüz var, Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş.
Bu da öyle biri…
Titriyor!
Mecbur…
Gündeme nasıl gelecek?
Sanatla olmadığına göre, edepsizliğiyle…
Çıkıyor, bu şehrin Belediye Başkanına ayar vermeye çalışıyor…
Sen kimsin yahu?
Bir sevimsizin yaptığı kötülükten nemalanmaya çalışanlara, bu şehir ve bu şehrin insanları, hadlerini bildirir…
Daha net bir şey söylemek gerekirse, Konya’da bir infial çıkarmak için çabalayanların, hevesleri kursağında kaldı…
Soru şu; bu hayvanlar için barınaklar mı daha tehlikeli, sokaklar mı?
Ya da barınaklar mı daha güvenli, sokaklar mı?
Söylenecek çok şey var, ama dam alçak, değnek sığmaz…
Neyse.
YORUMLAR