Seçim günü yaklaştıkça hem iktidara, hem de muhalefete yakın olanlar, TV’lerde, gazetelerde, sosyal medya hesaplarında, özellikle sokaklarda inanılmaz bir saldırganlık, kirli bir dil ve mahalle ağzı üsluplar kullanıyorlar ki, akıl alacak gibi değil…
Bu tip insanlar, peşinden koştukları liderlere de, partilere de inanılmaz zarar verdiklerinin farkında bile değiller…
Aynı Allah’ın Kulu, aynı Peygamberin Ümmeti ve İslam Dininin mensubu insanların, eleştirme adına böyle bir dili kullanmalarını hiç, ama hiç tasvip etmiyorum.
xxx
Eleştiri olmalı mı?
Olmalı…
Özeleştiri yapılmalı mı?
Yapılmalı…
İnsanlar fikrini beyan etmeli mi?
Etmeli…
Yorum yapılmalı mı?
Elbette yapılmalı…
Ama, bunlar nasıl olmalı ya da nasıl yapılmalı?
Hakaret, küfür, bel altı vurmadan olmalı ve yapılmalı.
xxx
Benim inandığım bir liderim, belirli bir ideolojim, dolayısıyla da, ideolojimle aynı çizgide olan bir partim olabilir, bunda bir sakınca var mı?
Olamaz, çünkü bu benim en demokratik ve en Anayasal hakkım…
Kişisel konumumu ya da düşüncemi ifade etmek için, kirli ve acı bir dil kullanmayı kendime yakıştıramam…
Siyasetçi değil, gazeteciyim…
Ve sokaklardayım…
Bugünlerde nereye giderseniz gidin yaklaşan seçim konuşuluyor…
Konuşulmalı da…
Hem ülkenin hem de insanların geleceği için önemli…
Ama, herkes haddini bilerek ve üslubuna da dikkat ederek konuşmalı…
Zehir akıtarak değil, tatlı bir dille meramımızı anlatabiliriz…
O kadar zor değil güzel bir dille konuşmak.
xxx
Vakit, herkesin aklını başına alma vaktidir…
Ülkemize, milletimize, inancımıza zarar verecek söylemleri bir an önce terk etmeliyiz…
Bu gidiş güzel bir gidiş değil…
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz…
“Tencere dibin kara, benimki sende kara” bakış açısı bizlere doğruyu göstermez…
Daha anlaşılabilir bir örnek vermek gerekirse, “eğri cetvelden, doğru çizgi çıkmaz” ata sözünü kulaklarımıza küpe etmeliyiz…
Bu ülkenin dostları olduğu gibi, düşmanları da var ve bu düşmanların ellerini ovuşturmalarına izin vermemeliyiz…
Tuz kokmasın…
İnşallah 15 Mayıs sabahı çok güzel bir Türkiye’ye uyanır, dostluğun, kardeşliğin, el ele vermenin hazzını yaşarız.
xxx
Bu yazıyı neden mi yazdım?
Sokaklara çıkıyor, kalabalıklara karışıyor, zaman zaman da şu partiden veya bu partiden siyasilerle selamlaşıyoruz…
Selamlaşıyoruz da ne oluyor?
İnsanların yüzüne gülüyor, arkasından olmadık laflar ediyoruz…
Hem de en ağırından…
Kimseye iftira atmıyorum, dahası kulaklarımla duyduğum, gözlerimle gördüğüm için rahat rahat yazıyorum…
Bazılarının ağzından salyalar saçılıyor, dillerinin ayarı kalmamış, ağızlardan söz yerine adeta lağım akıyor…
Kullandıkları dil, bir diğerini itham etmekle, kötülemekle kalmıyor, manevi değerlere de dil uzatıyorlar.
xxx
Bu şehirde başkanlık yapmış, milletvekilliği yapmış, bu seçimlerde de AK Parti’nin 1. Sıraya yerleştirdiği “Tahir Akyürek’i savunduk” diye sosyal medyada ve bire bir görüşmelerde yemediğimiz zılgıt kalmadı!
Olacak şey değil…
Varsa yoksa, sen ben kavgası…
“Allah akıl, fikir, izan, vicdan, basiret, feraset versin” demekten başka ne diyebilirim ki.
YORUMLAR