Doğruyu söylemek gerekirse, futbolla ilgili yazmayı düşünmüyordum, ancak mesele Konyaspor olunca, kendi kendime verdiğim sözü tutamadım!
Konyaspor benim iki gözüm…
Eyvallah…
Ülkem de benim kalbim…
Kalbimin acıdığı bu günlerde spor, siyaset, sanat bana biraz uzak gibi duruyordu…
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, konu Konyaspor olunca, akan sular duruyor…
Bağışlayın.
***
Çift başlı kartal yaralı, kartalın kanadı kırık…
Peki kartalın bu yarası dikiş tutar mı?
Bilemiyorum…
Yaranın derinliği önemli…
İlhan Palut gönderildikten sonra, yara daha da açılmaya başladı…
Bunu da görmemezlikten gelemeyiz…
İlhan Palut görev başındayken de yara vardı, ama dikiş atmadan, pansuman bir tedavi ile bu yara kapanabilirdi!
Konyaspor’u yönetenler, bu yaranın kapanmasını istememiş olacaklar ki, yarayı daha da derinleştirdiler!
***
Aleksandar Stanojoviç, dürüsttür, karakterlidir, insancıldır beni ilgilendirmez, beni ilgilendiren futbol aklı ve futbol duruşudur…
Birisi kupa olmak üzere, geride kalan 5 haftalık Konyaspor serüvenindeki yapabildiği ile bundan sonra neler yapabileceğidir…
Adamın kendi ülkesindeki futbol kariyerini inkar edersek günahını almış oluruz…
Aleksandar Stanojoviç’in masaya yatırılması gereken adamlığı, karakteri, şahsiyeti değil, teknik adamlık tecrübesi ile hem Konyaspor’da, hem de bizim ligimizde neler yapacağıdır…
Geride kalan 5 maça baktığımız zaman, Stanojoviç’in bundan sonra yapacakları ve yapabilecekleri noktasında, kendisini getirenler kadar rahat değil kamuoyu!
Çünkü, bu takımın içinde bulunduğu durum fazlasıyla nazik.
***
Bir gazeteci Demirel’e sorar…
“Sayın Demirel, Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?”
Demirel, “İyi” der…
Herkes şaşırır…
Çünkü hiçbir şey yolunda değildir…
Ve devam eder…
“Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz, iyi değil.”
***
Konyaspor’un durumu kravatlılara göre iyi, atkılılara göre iyi değil!
Atkılılar, yani taraftarlar ve medya Sırp Hocadan memnun değil…
Taraftarlar ile teknik direktör arasında köprüler atılmış, saflar netleşmiş ise bu yaranın dikiş tutması beklenmesin...
Özellikle sosyal medyadaki “Sergen Yalçın” güzellemeleri hafife alınmasın…
Anlayacağınız, kurt elmanın içinde...
Giresunspor maçı Sırp Hoca için son vagon olabilir mi?
Ya da takıma yeni katılanlar Hocaya can suyu olabilir mi?
Bekleyip göreceğiz…
Şu da bir gerçek ki, huzuru yok bu takımın…
Futbolcuların da…
Tabii ki yöneticilerin de…
Hocayı gönderseler bir türlü, göndermeseler iki türlü…
Bir tarafta atkılıların baskısı ve takımın kötü gidişi, diğer yanda da Sırp Hocanın tazminat kıskacı…
Doğal olarak düşündürüyor yönetenleri...
Bundan sonra baskıyı hep iliklerine kadar hissedecek hem yönetenler hem de teknik adamlar…
Mevcut tecrübeleri ile bu cenderen çıkabilirler mi?
Ya da bu travmayı atlatabilirler mi?
Zaman gösterir…
Zor, ama imkansız değil...
Mesela şunu yapabilirler; ya 1-2 nokta transfer, yani takıma direk katkı yapabilecek, takımı yükseltebilecek oyuncu transfer edecekler ya da geçen sezon yaptıkları gibi, primleri ikiye katlayacaklar…
Hem çok güvendikleri Sırp Hocanın elini güçlendirecekler, hem de kendilerine olan güveni tazeleyecekler…
Ünlü bir düşünür, “Güven bir karaca kadar çekingendir; insan onu bir kovdu mu, tekrar bulması uzun zamana bağlıdır” diye kulaklara küpe olması gereken bir söz söylemiş…
Onun için insanların hem size, hem de sizin takımı teslim ettiğiniz Sırp Hocaya olan güveni tamamen tükenmek üzere…
Bilin istedim…
Ancak şunun altını çizmekte de yarar var; Sırp teknik adamda bir yetersizlik olduğu muhakkak..!
Olmasaydı zaten şimdi bunları konuşuyor olacak değildi kamuoyu ve taraftarlar.
***
Ve bir şey daha…
Fiziksel olarak Konyaspor’dan ayrılan, ancak ruhen bu takımın içerisinde olan İrfan Kulekaya ve Cihan Önal’ın bulup getirdikleri Uche Ikpeazu’nun Konya’da rahatının iyi olduğu, parasını da tıkır tıkır aldığı için bir yere gitmeyeceği söyleniyor…
Adam haklı…
Ben olsam ben de gitmem…
Topçulukla alakası olmayan birisi için, Konyaspor çiftliği bulunmaz bir nimet!
Hazreti Mevlana’nın güzel bir sözü var; Abdal, ata binince kendini BEY oldum sanırmış…
Uche’de Konyaspor formasını sırtına geçirince, kendini futbolcu sanmış ve yutturmuş buyur edenlere ve önerenlere!
Öyle değil mi, Cihan Önal?
Öyle değil mi, İrfan Kulekaya?
Her ne kadar kulüpten uzaklaşsanız da, bir elinizin bu kulübün içerisinde olduğundan adım gibi eminim…
Unutmayın BBG evindesiniz.
YORUMLAR