Futbol oynayanlar bilir…
Hiçbir futbolcu iyi veya kötü oyundan çıkmak istemez!
Ya da maçın son dakikalarında oyuna girmek istemez…
Takımı 3-0 geride, uzatmalar oynanıyor ve birisi, “hazırlan, oyuna gireceksin” diyor…
Bu “hazırlan” talimatı oyuncuya küfür etmek gibi gelir!
Futbol oyunun da bu bir ralitedir.
x
Kendimden örnek vereyim; 1983 ya da 84’li yıllar…
Birinci amatör küme takımlarından Kromspor’da sağaçık oynuyorum…
Bir takım için olmazsa olmaz topçu değilim, ama süratli olduğum, iki ayağımı da kullandığım ve iyi ortalar attığım için takıma faydalı oluyorum…
Eski Atatürk stadında, amatörlere çok verilmeyen 1 nolu sahada maç oynuyoruz ve hatırı sayılır da bir seyirci var kapalı da…
Önemli de bir maç ve gerideyiz…
Tam hatırlamıyorum, ama maçın 85’li, 86’lı dakikalar…
İlk 11’e almadığı için, hocayla pis pis bakıyoruz birbirimize…
Anlayacağınız kesik yediğim için gerginim, maç bitti bitecek, üstüne üstlük bir de dalga geçer gibi, “Recep kalk ısın” demez mi!
Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya hesabı…
Hocaya sert bir bakış, kulübeden kalkış, doğru soyunma odasına gidiş…
Sonrası mı?
Ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim!
x
KAMERALAR ÖNÜNDE İYİ OLMADI
Kendimle alakalı olan bu anekdotu niye mi yazdım?
Antalyaspor-Konyaspor maçının 58. dakikasında yaşanan Yunus Mallı-Aleksandar Stanojeviç gerginliği hoşuma gitmedi de ondan…
x
Hazırlık maçları ve antrenmanlardaki performansı ile dikkatleri üzerine çeken Yunus Malllı, resmi maçlarda, yani hem İstanbulspor, hem de Antalyaspor maçlarında sınıfta kaldı!
Açıkçası, oyunda kaldığı sürece takıma katkısı olmadı, dolayısıyla da Aleksandar Stanojeviç tarafından kenara alındı…
Buradan çıkardığım sonuç şu; bazı futbolcular vardır, antrenmanlarda ya da hazırlık maçlarında iki kişilik oynarlar, iki kişilik mücadele ederler, dolayısıyla da herkesin dikkatini üzerlerine çekerler…
Yunus Malllı da sanki böyle bir oyuncu profili çiziyor gibi!
Belki bu eleştiri erken olabilir, ancak İstanbulspor maçının 57, Antalyaspor maçının da 58. dakikalarında kenara gelirken çok mutlu olmadığı gibi, suratını asması, ağzının içinde konuşması dikkatlerden kaçmadı…
Konyaspor’un Sırp Hocası Stanojeviç ile karşılıklı olarak birbirlerinden elektrik almadıkları gün gibi ortada…
Yunus’un kendine göre haklı gerekçeleri olabilir…
Eyvallah…
Stanojeviç’in hem İstanbulspor hem de Antalyaspor maçlarında kendisini oyundan erken aldığını düşünebilir, daha doğrusu mağdur olduğu hissine kapılarak, beklenmedik bir tepki göstermiş olabilir…
Hiçbir oyuncu, iyi ya da kötü oyundan alınmayı istemez…
Takımın teknik direktörü isterse babası olsun, tepki gösterir…
Oyundan alınan futbolcuların yüzde 90’ı ceylan gibi seke seke kenara gelmez…
Kenara gelirken, deyim yerindeyse Aslan gibi kükrerler!
Halbuki sahada kükreseler, kimse onlara dokunmaz, dokunamaz…
Hiçbir teknik adam bindiği dalı kesmez ya da bal aldığı arıyı öldürmez…
Fakat ve maalesef futbolcu psikolojisi böyle bir şey...
Şeytanın avukatlığını yaparsak; Yunus, bu psikoloji ve bu futbol aklıyla belki de ilk 11’i bir daha hiç göremeyecek ya da Stanojevic tarafından tahtaya ismi ilk yazılan bir oyuncu olmayacak…
Kimbilir…
Yunus kendince haklı olabilir…
İki maçta da hemen hemen aynı dakikalarda oyundan alınmak kafasında soru işaretleri oluşturmuş olabilir…
Ya sonrası?
Sonrası için aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün mü?
Aklın yolundan şaşmak, bir anlık cinnet ile sağduyudan uzaklaşmak, Yunus Ballı gibi tecrübeli bir isme yakıştı mı?
Aynı şey Stanojeviç için de geçerli…
Oyuncun sinirli, gergin, nabız yüksek, sana bir el uzatmış, o eli çevirmek, doğru bir Hoca duruşu değil…
Özellikle, seyirciler önündeyken ve kameralar üzerinizdeyken…
Bu olay çok basit geçiştirilebilecek bir olay değil, belki de çok pahalıya patlayacak Yunus Mallı’ya…
Bilemem…
Bu takımın malzemeciye bile ihtiyaç duyduğu bir dönemde, özellikle kameralar önünde yaşanan bu olay can sıkıcı…
Şuraya gelmeye çalışıyorum; bu takımın durumu nazik…
Hem de çok nazik…
Acemilik ve duygusallık zamanı değil…
Konyaspor’da oyuncular, teknik adamlar, yöneticiler, herkes aklına, fikrine, duygularına daha çok sahip çıkmalı ve sinirlerine hakim olmalı.
x
1922 KONYASPOR’UN DURUMU
Bu konuda benim tavrım yıllardır net…
Yutkunmadan konuşurum ya da yazarım…
Konyaspor kulübü, sırtındaki bu kamburlardan kurtulmalıdır…
Örneğin Konyaspor Basketbol ile 1922 Konyaspor gibi…
Zerre bir getirileri olmadığı gibi, kulübün ocağına incir ağacı dikiyorlar…
1922 Konyaspor’un, Konyaspor kulübüne yıllık maliyeti nereden bakılırsa bakılsın, 15-20 milyon TL…
“Basketbol takımı” derseniz, o da ayrı bir dert!
Fenerbahçe kulübü yanılmıyorsam 9-10 branşta faaliyet gösteriyor…
Güçleri yetiyor ve bazı branşlarda Türkiye’yi olimpiyatlarda, dünya şampiyonalarında hakkıyla temsil ediyor, bayrağımızı göndere çektiriyor ve istiklal marşımızı okutuyorlar…
Örneğin boks…
Geçen sene İstanbul’da yapılan Dünya Kadınlar Boks Şampiyonasında 5 altın madalyanın 4’ü Fenerbahçeli sporcular tarafından kazanıldı…
Diğer branşlarda da ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyorlar…
Fenerbahçe kulübüne bir geri dönüş var…
Konyaspor ise sürekli zarara uğratılıyor, hem 1922 hem de basketbol tarafından…
Masa tenisi, tekvando, halter, satranç, yani kulübe ağır bir yük getirmeyecek branşlarla devam edilmeli…
Konyaspor kulübü o kadar zengin bir kulüp değil.
YORUMLAR