Hayallerim yerle bir oldu!
Yayınlanma :
23.04.2025 12:41
Güncelleme
: 23.04.2025 12:43
Maç oynanmadan önce, finale kalmak Konyaspor için, hayal değildi…
Dahası, kupayı ikinci kez müzesine götürmek ise işten bile değildi…
Neden mi?
Konyaspor finale kaldı, finalde de Başakşehir’i penaltılarda 4-1 mağlup ederek, daha doğrusu taca atarak kupayı Konya’ya getirdi…
2016-2017 Sezonu Ziraat Türkiye Kupasını kazanmakla yetinmeyen yeşil-beyazlı temsilcimiz, Samsun’da oynanan maçta lig şampiyonu Beşiktaş’ı 2-1 mağlup ederek, “Süper Kupa”yı da müzesine getirdi…
Hem Eskişehir’de oynanan Başakşehir, hem de Samsun’da oynanan Beşiktaş maçlarını çıplak gözle izlemiş, maçla ilgili görüşlerimi paylamıştım…
Ziraat Türkiye Kupasını Aykut Kocaman’la, Süper Kupayı da Mustafa Reşit Akçay’la kazanmıştık…
Galatasaray maçına gelirken de, aynı düşünce ve duygularla geldim…
Recep Uçar’la finali görür müyüz umudunu taşıyarak basın tribünündeki yerimi aldım…
Yanımda da TSYD’nin Maliye Bakanı, aynı zamanda Galatasaray kulübünün İletişim Müdürü Bahri Havadır ile TSYD Müdürü Erhan Ulaş da sağolsunlar bana eşlik ettiler…
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Ziraat Türkiye Kupası maçları, takımlar için yük olmakla beraber, ligde oynamayan futbolcuların kendilerini göstermeleri açısından fırsat anlamına geliyor…
O formayı ne kadar istediklerini, ne kadar hazır olduklarını göstermek adına da, bu maçları vitrine çıkma maçı olarak nitelendiriyorlar…
Özellikle ilk turlarda oynanan maçlarda, teknik adamlar ligde şans vermedikleri oyuncuları görmek ve hazır tutabilmek için, bu oyunculara hem şans tanıyorlar hem de onların gönüllerini alıyorlar…
Ancak, iş ciddiye binince, yani çeyrek ve yarı final maçlarında olayın rengi değişiyor…
Recep Uçar, “Galatasaray’dan korkmuyorum” futbol aklı ya da cesaretiyle, oyuncularını kazanma adına, mental ve fiziksel anlamda hazırlıyor…
Tabi ki en iyi 11 oyuncusunun ismini tahtaya yazarak…
Açıkçası, Konyaspor sezonun en ideal kadrosu ile Galatasaray maçına çıktı…
Elbette çok güçlü 12, adam desteğiyle de…
Bunun da altını çizmekte yarar var.
xxx
Galatasaray malum, büyük bir ihtimalle sezonu şampiyon olarak tamamlayacak…
Dolayısıyla “fazla mal göz çıkarmaz” mantığı ile kupayı da müzesine götürmenin hesapları ile Konya’ya geldi…
Ligde oynanan iki maçı da Galatasaray kazandı…
Sarı-kırmızılı ekip, Konya’da oynanan ilk maçı 2-1, İstanbul’da oynanan maçı da, zorlanmasına rağmen 1-0 kazanmıştı…
Elbette bu maçın hikayesi çok daha farklı olduğu için, hem Konyaspor hem de Galatasaray kupa hayali ile çıktılar sahaya…
Konyaspor ligde oynadığı son Hatayspor maçını kazanarak puanını 40’a çıkarınca kupa maçına daha bir özgüvenle ve seyircisinin de desteğini alarak çıktı sahaya…
İşler, ne Recep Uçar’ın ne de tribünleri dolduran 40 bin seyircinin istediği gibi gitmedi…
Bir itirafsa güçlü bir Galatasaray karşısında Konyaspor’dan sürpriz bir oyun, sürpriz bir mücadele ve sürpriz bir skor bekledim, ama olmadı…
Kabul etmek gerekirse, İstanbul temsilcisi sahanın her bölgesinde Konyaspor’a üstünlüğünü gösterdi ve maçı da farka taşıdı…
Şahsen ben Osimhen’den tırsarken, maça damgasını vuran oyunculardan, daha doğrusu Galatasaray’ı farka taşıyan oyunculardan birisi de Mertens oldu…
Maçla ilgili detaylara boğulmadan şunu itiraf etmeliyim; final hayalim, çok büyük hayal kırıklığı ile Büyükşehir Belediye Stadının çimlerine gömüldü.
xxx
ABDÜLKERİM VE ANNESİ BU KÜFÜRLERİ HAK EDİYOR MU?
Seversiniz, sevmezsiniz, ne olursa olsun, memleketin evladına hiçte hak etmeyecek ve koro halinde küfür etmek nedir yahu!
Abdülkerim, sevimsiz olabilir, itici olabilir, kibirli veya egolu olabilir, ama Abdülkerim “hain” olmaz, olamaz…
Konyaspor’a maddi, manevi kazandırdıkları bir tarafa, Abdülkerim de bir ana kuzusu ve bu memleketin evladı…
Hazreti Mevlana hoşgörüsüyle bezenmiş bir şehrin insanına, hem de Peygamber Efendimizin, “Cennet annelerin ayaklarının altındadır” Hadis-i Şerifi ile cenneti kazanmaya annelerimizi vesile kılmışken, dinimizin kadına ve anneye verdiği değeri gösterirken, biz nasıl bir günaha girdiğimizin farkında mıyız?
Olmadı…
Bize yakışmadı…
Hem de annesi tribündeyken, hem de Abdülkerim sırtında 42’yi taşırken hiç olmadı…
Bir saniyeliğine kendinizi Abdülkerim’in ve annesinin yerine koyun, sonra da, eğer insansanız! nasıl bir cinayet işlediğinizin farkına varın…
Dediğim gibi, insansanız eğer…
Gerçekten çok üzüldüm, hem de çok.

Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: