Erzurum’un olmak ya da olmamak maçıydı…
Yılmaz Vural gibi oyunculara “gaz veren” bir teknik adamı da takımın başına getirmeleri, “uyuyan yılanı uyandırma” teşebbüsünden başka bir şey değildi…
Saha, zemin, iklim gibi handikapları da eklersek, yukarıda yazdıklarıma, maçın zorluk derecesini bir nebze anlatmış oluruz…
Kısacası zor maçtı…
Ancak, şunu da belirtmeden geçmemek lazım, Erzurum takımı kafasında Süper Ligi bitirmiş…
Bunu da ıskalamamak lazım.
xxx
Bir tık yukarı çıkmak için çabalayan, “çabalama kaptan ben gidemem” diyen kırılgan bir Erzurumspor’a karşı oynamak, hem Konyaspor için, hem de ilhan Palut için bir şanstı…
İlhan Hoca da, bu şansı iyi değerlendirdi…
Özellikle de sahada kaldığı süre içerisinde iyi iş çıkaran Milesoviçle 9. Dakikada bulduğu golden sonra, 44. dakikada gelen ikinci gole kadar Erzurumspor’u silkeledi…
Takım gerçekten gayretli ve tehditkardı…
Aksiyonu bol bir ilk 45 yaşadı Konyaspor…
Goller, kaçan penaltılar, değerlendirilemeyen pozisyonlar…
Takımın bu heyecanına, daha doğrusu aksiyonuna, kendisine ilk 11’de yer bulan Oğuz Kaan ayak uyduramadı ya da arkadaşlarına yardımcı olamadı…
İlhan Hocanın Oğuz Kaan’ı değiştirmek için 83 dakika beklemesine de bir anlam veremedim açıkçası…
Takımın ikinci yarıdaki performansı, içimizi karartırken, İlhan Hocanın hamleleri ya da kulübeden gelenler, kulübeye gidenleri aratınca, “soğuk terler” döktürdü maçı izleyenlere…
Oyunu soğutma konusunda ne kadar becerili olsalar da, oyunu tutma konusunda aynı beceriyi gösteremedi oyuncular…
Biraz daha sakin olabilseler, özellikle ileride topu biraz daha tutabilselerdi, hem kendileri, hem de bizler ecel terleri dökmezdik…
Sonuç olarak, maçın bütününe bakacak olursak, galibiyeti hak eden bir Konyaspor ve bu heyecanı yaşayan koskoca bir şehir vardı...
GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ!
Konya’nın İrlandalıları!
Direk konuya dalmak istiyorum…
Böylesine çarpık, böylesine münafık, böylesine kör zihniyeti başka bir yerde göremezsiniz...
Ne yazık ki, kendi ülkesinin, özellikle de yaşadığı şehrin güçlenmesinden, genişlemesinden ve gelişmesinden korkan, endişelenen, bunun tam tersi yaşadığı şehrin zayıflamasından ya da hizmet alamamasından mutluluk duyan bir güruh var, benim memleketimde!
Konya’da yani…
Hoşgörünün Başkentinde!
xxx
Konya, Cumhuriyet tarihinin en iş yapan, en faydalı, en içimizden biri olan Bakanını yakalamışız, kendisine olanca samimiyetimizle omuz vermemiz gerekirken, “nasıl ayağına basarız, nasıl ayağını kaydırırız, nasıl şevkini kırarız?” gibi sığ bir düşünceyle ve düşmanca hareket ediyoruz…
Bu nasıl bir kin ise!
Bu nasıl bir akıl tutulması ise!
Anlamak ya da anlatmak mümkün değil…
Hoş, kime ne anlatacaksın…
Sen ne kadar anlatırsan anlat, anlamıyorlar…
Dertlerinin üzüm yemek olmadığı aşikar…
İş öyle noktaya geldi ki, Konya, dışarıdaki İrlandalılar ile bir şekilde başa çıkıyor, maalesef içerideki İrlandalılarla baş etmek o kadar kolay olmuyor…
Atsan atamıyor, satsan satamıyor, hatta kapının önüne koyamıyorsun…
Bir fırsatını buluyor, yırtık dondan çıkar gibi çıkıyorlar…
“Biraz edep” diyeceğim, ama bunlarda “edep” yok.
xxx
Türkiye’nin 81 vilayetinin taktirini kazanan, dahası 81 vilayetinin atananı ile seçileni ile el ele veren Çevre ve Şehircilik Bakanı hemşehrimiz Murat Kurum’a bu şehirde ne yazık ki “nankör!”lük yapanlar var…
Benim şehrimde kendi bağrından çıkmış bir bakanı siyasi hesaplar uğruna, hem de büyük işlere imza atmasına rağmen, yalan yanlış bilgilerle karalamak üzüyor insanı…
Murat Kurum, depremlerle ve doğal afetlerle geçen 2020’de sıcak yatak yüzü görmezken, depremzedelerin ve mağdurların yanında olurken, siz Konyalı İrlandalılar, bu insana çamur atmaya yeltenirseniz, bilin ki o çamurda boğulan sizler olursunuz…
Biraz edep yahu!
“Sözde Konyalı” diye gömmeye çalıştığınız Murat Kurum’un özü de Konyalı, sözü de Konyalı…
Parlatmaya çalıştığınız Refik Tuzcuoğlu’nun aslen nereli olduğunu araştırırsanız belki utanırsınız…
Tabi ki utanacak yüzünüz varsa!
YORUMLAR