Hadi gel de yazma…
Gel de sorma…
Bir futbol kulübü ile ancak bu kadar oynanır!
Fatih Özgökçen, göreve gelir gelmez ilk icraatı kulübün kimyasıyla oynamak oldu…
Merkezdeki müzeyi kapattı…
Kulübü Akyokuşa taşıdı…
Akyokuş olmadı “Kayacık” dedi…
Kayacık’tan vazgeçti, tekrar stada, yani eski yerine taşıdı…
Tatlıcak tesislerini sattı, “borçları yarıya indirdim” dedi, borç ikiye katlandı…
Olmaması gereken bir çok mevzuda geri adım attı…
Başkan efendiye soruyorum; kulübü Kayacık tesislerine hangi futbol aklınla taşıdın ve hangi futbol aklınla vazgeçtin?
Cevap vermez, veremez!
Ama, ben tahmin ediyorum…
Oyuncular, yöneticilerin, kulüp çalışanlarının tesislerde görünmelerinden rahatsız oldular, dolayısıyla da rahat hareket edemez oldular…
Bunun üzerine de sportif direktörlük görevine getirilen Ali Çamdalı’ya konuyu ilettiler…
Ali Çamdalı da, Fatih Özgökçen’e oyuncuların rahatsız olduğunu iletti…
Sonuç olarak; Ali Çamdalı futbolcuların gözünde büyürken, Başkan efendi ister istemez geri adım attı ve kulüp tekrar eski yerine taşındı...
Mesele bu…
Dalkavukları Fatih Özgökçen’e, “kulübü Kayacık’a neden taşıdınız, sonra da neden vazgeçtiniz?” diye soramazlar!
x
Yönetilebilir iddiasındaki bir kulübün nerede ise enkaza dönüştürüldüğüne tanıklık ediyoruz maalesef…
Göz göre göre…
Hem de maddi ve manevi!
Konyaspor, Konyaspor olalı böyle bir zulüm görmedi…
Daha kötü nasıl yönetilebilirdi ki bu kulüp!
Ama samimi olalım…
Yetersiz başkanları bu kulübe reva görenler de bizlerdik!
Ucuzlattık her şeyi…
Çok çok eskiye gitmeyeceğim, Mehmet Oktutlardan, Mehmet Köseoğlulardan, Ahmet Şanlardan, Hilmi Kulluklardan sonra, “davet etmeselerdi ne işim var Konyaspor’da” diyen Fatih Özgökçen’e teslim ederek, sıradanlaştırdık, daha çok itibarsızlaştırdık Konya’nın göz bebeğini…
İşin kolayına kaçtık…
“Belediyenin ya da siyasetin güdümünde olsun” diye biz istedik…
Adamların işleri başlarından aşkın iken, “sizsiz olmaz” diye yangınlar çıkardık…
Dahası, Uğur İbrahim Altay gibi bir Belediye Başkanı ile bir önceki Çevre Bakanı Murat Kurum’u peş peşe yakalama şansına ulaşmışken, maalesef yönetemedik hiç, çok hor kullandık süreci…
Doğru futbol aklı koyamadık ortaya…
Akıl alacak gibi değil…
Onca gelirin olmasına rağmen, borçların artması, aynı yerde debeleniyor olmak, altyapıya tesis adına bir çivi dahi çakılmamış olması ve piyasa değeri olan oyuncuların üretilememesi…
Akla ziyan bir durum sözkonusu…
Altay ve Kurum gibi iki önemli insanı bulmuşken ve bu insanlardan istenilen şekilde yararlanamamışken, bundan daha kötü ne olabilir ki!
Hem ilgilerini, hem de hatırı sayılır desteklerini gördüğümüz bu iki Konya sevdalısı varken…
Ama gelinen noktaya bakar mısınız?
Borçlar ne alemde, gerçek rakamlar ne kadar, kimsenin bildiği yok…
Ne yazık ki, Konyaspor’u güllük gülistanlık gösterme gibi bir gayret var!
Kim tarafından, önce başkan efendi, sonra da kendisini “yalayıp yutan” dalkavuklar tarafından…
“Dalkavuklar” demişken, tam yerine geldik.
BEY VE DALKAVUK
Eskiden konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş.
Konağın birinde bir gün Bey demiş ki:
-Bir dalkavuk alacağım, filan gün imtihan var, sağa sola haber salınız.
Derken o gün gelmiş, kapının önünde dalkavuk adayları sıra olmuş.
Biri içeri alınmış.
Bey sormuş:
– Sen dalkavuk musun?
– Evet efendim.
– Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
– Olur mu efendim?
Ben filan Beyin yanında şu kadar, feşmekan Beyin yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak çalıştım.
Bey:
– Olmadı, sen çık. demiş.
Derken ikinci, üçüncü adaylar gelmiş,
Konuşma hep aynı,
Cevaplar hep aynı.
Bey, artık dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki, içeri biri girmiş.
Bey:
– Söyle bakalım sen dalkavuk musun?
– Evet efendim.
– Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
– Hayır, hiç benzemem efendim.
– Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba.
– Evet efendim. Ben biraz da dalkavuğa benzerim.
Bey hemen dışarı haber salmış:
– Tamam ben dalkavuğumu buldum.
FİLOZOF VE DALKAVUK
Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş.
Filozof ne derse dalkavuk onu tasdik ediyormuş.
Nihayet sabrı tükenen filozof haykırmış:
– Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de; iki kişi olduğumuzu anlayalım.
xxx
Herkes her şeye yorabilir…
Ama, ille de benden yorum isterseniz, sadece şunu söyleyebilirim; Konyaspor ekonomik olarak g.tün g.tün giderken, basketbol takımı küme düşerken, 1922’nin kapısına kilit vurulmaya çalışılırken, çalışanların maaşlarını bırakın, yemekleri bile verilmezken kulüp başkanını yalayan, yutan yazan, çizen, konuşan kim varsa lafım o lavuklara!
Ne diyeyim daha?
Sabrımı zorlarlarsa da, kimin adam, kimin madam olduğu noktasında da dilimin kemiğinin olmadığını bildiririm bilmeyenlere…
Bilenler biliyor zaten…
Özellikle kulüp başkanına “yalakalık” yapma adına, meslektaşlarını karalayan, kanı on para etmeyen karaktersiz, onursuz, menfaati için kutsallarını bile satabileceklerin de, balyoz gibi tepelerine inmesini bilirim…
Kulüp başkanını neden yaladıklarını da bilmiyor değilim!
Şimdilik “keriz”e yatıyorum…
Günü gelince, ilk rauntta uyuturum bu mamoşları…
Yok öyle, köpeksiz köyde çomaksız dolaşmak!
x
Padişaha sormuşlar “kaç tane dostun var” diye. Ne desin Padişah hazretleri, “ben tahttan inince belli olur” demiş…
Bu lafım ortaya, alan alır.
YORUMLAR