Maliyet artışlarının tetiklediği enflasyon nedeniyle insanların alım gücünün gerilemesinin de olumsuz bir etken oluşturduğu şu günlerde iş insanları yeni arayışlara itiyor. Öte yandan halk yüksek gelen faturalardan, ısınamamaktan ve artan mutfak masraflarından yakınırken, küçük esnaf da yüksek faturaların ağır yükü altında eziliyor.
Küçük esnafın bütün şartları zorlayarak ayakta kalmaya çalıştığı son günlerde, özellikle elektrik ve doğalgaz zamlarının yüzde 120’lerin üzerine çıkması doğrudan tüketiciye yansıyor. Artık küçük esnaf dükkanından girecek sayılı müşteriyi bile özler duruma geldi.
Konutlardaki yakıt ve elektrik maliyetlerinin de faturalarda yüksek rakamlara ulaşması milleti gerdi ve endişeye sürüklüyor. Düşük gelirle yaşamını devam ettirmeye çalışan vatandaşın durumu içler acısı. Emekli halini söylemekten utanır duruma geldi. Üstelik bazı densizlerin de ısınma giderlerini azaltmak için sarf ettikleri sözler de yenilir yutulur cinsten olmadığı gibi, vatandaşla dalga geçmek değildir de nedir? Siz söyleyin. Durum içler acısı. Üstelik bu yıl kış çetin ve sert geçerken…
Enflasyon canavarı giderek beslenip büyüyor, semizleşiyor. Her ne kadar gerçek enflasyon rakamları açıklanmasa da millet artık enflasyonla çoktan akraba olduğundan onun ne yapacağını tam olarak anlayabiliyor. İnsanların alım gücü giderek tükenirken, maaşlara yüksek zamlar yapıldığı açıklandığında herkes biraz umutlanmış derdine çare olacak beklentisi içerisine girmişti. Üstelik en düşük emekli maaşı 2500 lira olarak açıklanmasına rağmen.
Piyasada artan maliyetler nedeniyle iş dünyasındaki üretim ve çalışma düzeyi %40 azalırken, %50 artan maliyetler de tüketicinin sırtına binmiş durumda. Yükselen ev kiraları, yaşamsal kullanımların faturalarının katlanarak artması toplumu çıkmaza sokmuş durumda.
İktidar enflasyon yükünün birkaç ay daha devam edeceğini ve bu kamburu sırtımızda taşımak zorunda kalacağımızı açıklasa da ramazan ayındaki enflasyonu düşünmek bile istemiyorum. Özellikle yaz aylarında enflasyonda yaşanan rakamsal düşüşler, pazardaki ürün bollaşmasından kaynaklanır ki bu yıl kış bereketli geçince yaz aylarında da bu bereketten nasiplenecek görünüyoruz.
Nisan ayının başlarında ramazan ayına gireceğiz ve gıda enflasyonu o zaman milleti elektrik çarpmış gibi çarpacak. Bunu hepimiz biliyoruz. Hani hep dile getirilen fırsatçılık olayı burada milletin gözüne parmak olup girecek.
Enerji maliyetlerinin yüksek olduğu belirtilip, bu maliyetlerin halka yansımaması için yükü devletin omuzladığı belirtilse de, bir elin parmakları sayısınca bu ülkenin kaymağını, bu milletin vergilerini ceplerine indirenler devlete nasıl yük olamadı anlamakta güçlük çekiyorum.
Tarımsal kalkınmadan söz ederken, enerji maliyetlerini düşürmek için güneş tarlaları kurulması için yapılan çalışmaların yetersiz olduğu açıklamasını yapmıştık. Ülkemizin her yeri cennetten bir köşe ve bu cennetin nimetlerinden yararlanamıyorsak dönüp kendimize bakmak lazım. Zengin topraklarımızda nükleer santraller yerine rüzgar ve güneş enerjilerini aktif bir şekilde kullanıma sunmak daha akıllıca olmaz mı?
Gerçekten millet çok gergin ve patlamaya hazır bir bomba gibi bekliyor. Toplumu refah seviyesinde yaşatmazsanız olacakların sorumlusu bu ülkeyi yöneten sizlersiniz. Toplumu yakından takip eder ve içlerine girerseniz ne yaşadıklarına zaten şahit olacaksınız.
Toplumsal ahlakın giderek tükendiği, İslam toplumunun yoğunluğu oluşturduğu ülkemizde yaşadıklarımıza bir bakınız. Hırsızlıklar almış başını gidiyor. Kimse kapısının önüne ayakkabısını dahi koyamaz olmuş, hırsızlık oranlarının giderek yükseldiğini herkes biliyor, bilmeyenler çevresinde konuşulanlara şahit oluyor. Öte yandan her zaman savunduğumuz “Toplumsal Silahsızlanma” sorumluluğunu bir türlü önemseyemedik ve önlemini alamadık. Adalete olan güvensizlik bireysel silahlanmanın kolaylaştırılması cinayetlerin kapısını açtı. Toplum insanlığını unuttu ve canileşti. Daha saldırgan, daha agresif, hep haklı olan taraf olma çabası hataları da ardı ardına getirdi. Toplum cinnet geçiriyor. Yan sitenizde hayat dolu bir adamın bir sabah intihar haberini duymak insanın içine oturuyor. Sebep, birilerine kefil olup borcu ödememek. Ne acı, ne yürek burkan bir durum.
Benzine, mazota yapılan zamları durdurmanın imkanı yok gibi görünüyor. Ardı ardına yapılan zamların nakliye maliyetlerini artırması, pazara, markete yansıması da tabi ki yüksek oluyor. Kur artışları nereye kadar frenlenecek kestirmek bugün için zor görünüyor. Söylenenler seçim için frene basılıyor, ancak fren bir gün patlayacak açıklamalarını duyuyoruz.
Gerçek şu ki zamlı faturalar, gıda enflasyonu, geçinememek, yaşamsal haklarının elinden alındığını düşünen milleti gerdi. Umalım ki bu gerçekler bizi çıkmazda bırakmasın.
YORUMLAR