Nasıl bir toplum olduysak artık kimsenin kimseyle konuşmaya dahi mecali kalmamış. Kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı kimse kimseye selam vermez hatır sormaz olmuş. Bir de üstüne hazırdan yiyen bir toplum olunca maaşlara yapılacak zamları beklemekten başka yapılan bir şey yok gibi görünüyor.
Ekonominin en önemli sorunlarından ve mihenk taşlarından biri olan istihdam sorunu her ne kadar rakamsal verilerle küçülmüş gösterilse de durum hiç de öyle değil. Bir türlü çözüme kavuşturamadığımız istihdam sorunu, ardı ardına açılan üniversitelerde biriken gençliğin iş-çalışma durumlarının kayıt altında olmamasından rakamsal verilerde görünür değiller. Hal böyle olunca bir de buna askerlik hizmetinde bulunan gençleri de eklediğinizde sayı bir hayli yüksek olarak karşınıza çıkıyor.
Tarımın yüksek istihdam potansiyeli ile birlikte, çalışma alanlarının geniş ve her türlü üretimi kazanca dönüştürme olasılığı da olunca aslında üretimin birinci basamağında neler yapılacağını gözler önüne sermiş oluyor. Özellikle Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde çok sayıda eleman alınacağının açıklanması interlandının geniş olmasından kaynaklanıyor.
Öte yandan tarımsal alanlarda çalışanların hemen hemen ailelerin tüm fertlerinin çoğunlukta olduğunu görürsünüz. Diğer tarafta bu kadar çok katlı binalar yok iken ve aileler müstakil yaşarken ihtiyaçları karşılamak için hiç uzağa gitmeye gerek olmazdı. Yani her evde bir kümes. Kümeste sekiz on tavuk bir de horoz olur evin mutfağındaki artan yiyecekleri kümesteki hayvanların beslenmesinde değerlendirir ertesi günün kahvaltısında yumurtalar folluğu dolardı.
Evler bahçeli bahçenin bir bölümünde meyve ağaçları bir bölümünde sebze ekilirdi. Sebze ve meyveler dalından toplanır, pazara ihtiyaç bile kalmazdı. Yok pazarcı tezgahın arkasından kötülerini poşete koydu, yok ucuzdu pahalıydı tartışmaları yaşanmazdı. O evin ihtiyaçlarını yaz kış karşılayacak düzende olurdu. Üstelik bahçe genişse bir de ahır olur süt yoğurt ihtiyacı da oradan karşılanır, kasaptan et almak yerine beslenen keçi ya da koyunlardan etlik yapılır sucuk pastırma kilerlerde saklanırdı. Büyük bağı bahçesi olan üreterek daha fazlasını elde eder onları kazanca çevirir ve hatta kışın yemek üzere üzümler, ayvalar kavun ve karpuzlar hevenk yapılırdı. Güz geldiği zaman hasat zamanı bolluk zamanıydı. Harmanlar kaldırılır buğdaylar değirmene gider, çuvallarla unlar ekmek yapılmak üzere kilerlerde sıraya dizilirdi. Tandırlarda sıcak katkısız ekmekler yapılır, çocuklar evde yapılmış tereyağını sıcak ekmeklerin üzerine sürer doğal beslenirlerdi. Bahçede ağaçların meyve fazlası sebzelerin fazlası kurutulur kışın yenmek için hazırda bekletilirdi. Yani velhasıl herkes üretir kazanır ve doğal beslenirdi.
Bugün geldiğimiz noktada eksik beslenmekten, takviye gıdalardan vitamin haplarından medet umar olduk. Artık herkes hasta ve sağlıkta yapılan yatırımlar hastane sayısını artırmaya yönelik oluyor. Çünkü artan hasta sayısını hastanelere sığdıramıyorlar.
Köyden şehre göçün üreten insanları tüketen konumuna getirdiği günümüzde üretmek artık ütopik bir durummuş gibi gösterilmeye çalışılır oldu. O kadar kolay tüketip harcar olduk ki; cüzdandaki kartlara mahkum olmuş, hayatı borçlanıp yaşamaya çalışan toplum olduk çıktık. Artık düzen bozuldu. Kimse üretmenin ne demek olduğunu düşünmek bile istemiyor. Kimse zora gelemiyor. Herkes her şeyi hazırdan tüketmenin derdinde. Üretince bolluk olacak, beni rahata kavuşturacak düşüncesinde olamıyorlar.
Çöpler akşama kadar doluyor, sabaha kadar boşalıyor. Üstelik o çöpleri kazanca dönüştürmek için gece sabaha kadar çöp varillerinin içinde dolaşanlar olmasına rağmen…ne hale geldik? Çöplerin kenarlarına bırakılan eşyaları bırakın fakat ekmeklerin bütün bütün bırakılması ve toplanma alanlarının olmaması da ayrıca üzücü bir durum. O ekmekler için çöp konteynırlarının yanında ekmekler için ayrı bir toplama varili konsa daha iyi olmaz mı? bu konuyu daha önce dile getirip belediyelerin bu konuya hassasiyet göstermelerini istemiştik.
Toplum üretemeyince tüketti. Bu tüketim öyle bir hal aldı ki ülkemiz hazır yiyicilerin mekanı oldu. Kolay para kazanmanın yollarını ararken yoldan çıktılar. Üstelik kolay yoldan para kazanmanın derdinde olanların son hallerine şahit oluyorsunuz. O nedenle çocuklarımıza ve her şeyden önce kendimize ve çocuklarımıza üretmeden kazanmanın olmadığını, üretenin kazanacağını hatırlatmakta yarar var. Velhasıl üretemeyince tükenmenin bir başka ve küçük bir yönünü anlattığım bu yazıda umarım mesajlar yerine ulaşır.tükenmeyelim çoğalalım…
YORUMLAR