Henüz geride bıraktığımız Seçim Ekonomisinin külfetini hesaplayamadan, Mart 2024 yerel seçimi ekonomisinin finansmanını tasarlamaya başladık bile.
Öncelikle kaşıkla verilenleri kepçeyle geri almakla işe başladık. Görünen, Seçim Ekonomisinin finansmanı, vergi üzerinden yürüyecek.
Makule dönüş yolunda bütçe açığı gerçeği, ekonominin yeni yönetimini acil ve zorunlu tedbir almaya zorladı. Cari açığa, deprem ilave külfetine ve Seçim Ekonomisinin ilave maliyetine girmeden, yılbaşında 650 milyar TL olarak öngörülen açık, an itibariyle 1,2 trilyon lirayı aşmış durumda.
Belli ki ekonomi yönetimi sıkı tedbirlerle açığı kapatma telaşında.
Bazılarınız diyecek ki devlet vergi alacak ki, millete para dağıtsın. Ya da her neyse maaşlara zam yapsın. Aslında bu kadar büyük ve yüksek enflasyonla boğuşurken, maaşlara yapılan zamların alım gücünüzü ve yaşam standardınızı yükseltip yükseltmediğine bakmanız lazım.
Elbette devlet vergi alacak.
Devletin en önemli kaynaklarından biri olan vergi olmazsa olmaz. Fakat öyle ki önce yükseltilen vergiler açıklandı. Yani torbayı milletin başına geçirip size şu kadar zam yaptık açıklamasında bulundular. Ev kiralarına getirilen % 25’lik zammında çok anlam ifade ettiğini düşünmüyorum. Çünkü eskiyi çıkartır yeni kiracıya yüksek fiyattan verirsiniz olur biter. Yok, nasıl bu kadar yüksek olur diye de bir şey yok, çünkü istersen otur istersen bütçene göre yere git diyen de var.
Öte yandan yerli ürünler pazara geldiği zaman fiyatlar ucuzlar, bolluk olurdu.
Bugün yana yakıla pazarda hangi ürün ucuz ona bakılır oldu. Zira yerli dolma biber 50 lira, sivri biber 70 lira olursa yanına neyi alacağınızı kara kara düşünürsünüz.
Yani görünen odur ki; bir tarafta kazanılması gereken yerel seçim, geri alınması gereken İstanbul, Ankara…
Diğer tarafta uçurumun kenarında ve durma noktasına gelen ekonomi…
Yerel seçime dek popülizm ile restorasyon çatışması sürecek.
Faiz artışı ve Merkez Bankası’nın restorasyon gayretleri henüz beklenen etkiyi sağlamadı.
Ekim’de %85’5 ile zirve yapan enflasyon, Haziran’daki %38,21 ile de dibi gördü. Bundan sonra enflasyon yeni tırmanma şeridinde ivmelenecek. Popülizm yani seçim ekonomisi ise “başlangıçta kontrollü” ancak yılsonuna doğru şaha kalkmış bir şekilde hızlanacak. Ekim’e dek Şimşek&Erkan ikilisi restorasyona dair ne yaptıysa onunla yetinilecek. Zira sandığa ne girerse o çıkıyor. Popülizm
girecek fakat çıkacak olan belli.
En ağır ekonomik faturayı ödeyeceğiz.
Öte yandan işsizlik sorunu başlı başına en büyük sorunlardan biri. Ancak niceliğin nitelikten hızlı koşuyorsa, başın belada demektir. Ülke büyürken, ihracatın artarken, turist sayın tırmanırken, ciron patlarken, kârın düşüyor, turist başı gelirin azalıyor, ihraç kilogram fiyatın duruyor ve emeğin verimi
dökülüyorsa, bir yere gelip tıkanıyorsun.
Bugün kamu dâhil her işyerinin çalışandan yana nitelik sorunu var.
Kimin yok ki...
Misal Avrupa, nitelikli işsiz ile niteliksiz çalışanlar arasında sıkışıp kalmanın ıstırabını yaşıyor. Bu ıstırap, bizde daha da dramatik boyutlarda...
Anadolu liseleri, fen liseleri, meslek liselerinde kalitesizleşen eğitim; bugün ara eleman sorununu en büyük problem haline getirmiş durumda. Nitelikli iş gücü bulmada sorun yaşıyoruz. Var olanları da yurtdışına kaçırıyoruz.
Ucuz emek türküsü ile yola çıktık. Emek ucuzlarsa, emek cenneti olacaktık.
Küresel kriz sayesinde rekabetin çok daha vahşi bir platforma taşındığı dünyada bu rekabeti eğer "kalite, hız ve farklılaşma" bacakları oluşturuyorsa, dayanacağımız zemin de zorunlu olarak "emeğin verimliliği" halini alacaktır.
Peki, verimliliği hâlâ "maliyetleri düşür, kârlılığı yükselt" çerçevesinden anlayan işverenin, verimli olacağım diye birincil refleksi nedir?
Ne yazık ki daha az çalışan ve mümkünse daha ucuz emek. Oysa biliyoruz ki giderek karmaşık hale gelen süreçte ucuz emek kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Özellikle Konya sanayimiz ve sanayicimiz bu konuda öyle maharetli ki bir çalışana dokuz karpuzu taşıtıp, çalışanın elinde bir karpuz kalana kadar kırılan sekiz karpuzu seyreder.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Kur Korumalı Mevduat hesaplarında zenginlerin daha da zenginleştiği bir durumda siz neyi tartışıyorsunuz derseniz de size söyleyecek hiçbir sözüm olamaz çünkü haklısınız.
Bekleyip göreceğiz.
Önümüzdeki günler çok şeye gebe ve toplum beklediklerine ulaşabilecek mi bakacağız.
YORUMLAR