Siyasilerin tartışmaları, terör, şehitler,canlı bombalar ve araya sıkıştırılan vaatler.
Toplum çok sıkıntılı ve cinnet noktasına geldi. Bakın gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine, toplumsal çöküşün haberleri olduğuna şahit olacaksınız. Eskiden komşuluk ilişkileri diye bir şey vardı ve bu ne kadar zaman geçerse geçsin devam ederdi. Komşu çocukları birbirlerini kardeş gibi severler, küçükler büyüklerin küçülenlerini giyerdi. Bugün gelin bakın komşuluk ilişkilerine diyeceğim de; komşuluk ilişkisinden söz etmek mümkün değil. Millet komşusunu gözünü kırpmadan vurup öldürüyor.
Her şeyin slogan düzeyinde tartışıldığı Türkiye'de, gerçek toplumsal sorunlar gözden kaçırılıyor. Gün geçmiyor ki okullarda, yetiştirme yurtlarında, vakıflarda ya da iş yerlerinde taciz, istismar, intihar, cinayet, mobbing vb. haberler gazetelerde televizyonlarda yer almasın.
Yaşananlar toplumun alarm verdiğinin göstergesidir. Ülkede yaşanan ahlaki çöküşle cinsel istismar, cinayet, evlenenlerin sayısının azalması, boşananların sayısının artması, kadına yönelik şiddet, alkole ve uyuşturucuya olan bağımlılık arasında doğrusal bir ilişki var. Gündem terör ve siyasi manevralarla bloke edildiği için toplumsal yozlaşma ve çürüme gözden kaçıyor.Yapılan araştırma ve incelemeler sosyal sorunların cinnet boyutuna geldiğini gösteriyor.
Evliliklerin azalması, evlilik dışı doğan çocukların sayısının artması ahlaki çöküşün birinci örneği… Dini vecibeleri yerine getirdiğini söyleyerek yaşanan birlikteliklerin sayısında da önemli atışlar yaşanıyor ve olan doğan çocuklara oluyor.
Ne oluyor diye sormadan edemediğiniz durumlar göz önüne çıktıkça da özellikle rakamsal verilerle bu gerçeklik desteklenmişse ve bunlar taciz ve şiddet olarak toplumun göbeğinde duruyor ve yaşanıyorsa birileri buna dur demeyi bilmeli ve nedenler ortadan kaldırılmalı.
Toplumu tüm bu kötülüklerden arındırmak hiç de kolay olmasa gerek. Herkesin başına bir polis dikemezsiniz. Toplum önce kendi vicdanında aklanmalı ve kendi çıkarları için en yakınındakinin üzerine basarak bir adım öne geçmeyi düşünmemeli.
Çocuklar güvenle okullarına gitmeli, kadınlar şiddet görmemeli ve işlerinde mobbingle karşılaşmamalı. Eşler aile olmanın ne demek olduğu gerçeğinin bilincinde olmalı ve aldatmaya meyilli olmamalı. Aslında arka arkaya sayacak o kadar çok şey var ki.. Yaşananlara ve toplumun geldiği noktaya baktığımızda ne çok sorunla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini bir kez daha görüyoruz.
Toplum ahlaki çöküş içerisinde alarm veriyor ve bu alarmın sesini birileri duysun. Tüm bu yaşananlar,yoksa “milletçe cinnet mi geçiriyoruz” sorusunu sordurtuyor!
Toplum yapısını bu denli temelden sarsacak konularda dahi birlik-beraberlik sağlanamıyor olması ayrı bir garabet… Kınanması, tepki verilmesi ve mücadele edilmesi gereken sorunlar karşısında takınılan tarafgirlik histerisi, kokuşmuşluğun başka bir boyutu. Bir arada yaşama bilincinin ne tür yaralar aldığını ve kutuplaşmanın hangi boyutlara ulaştığını yapılan anketler ortaya koyuyor:
Yüzde 80’in üzerinde insanımız farklı siyasi görüşteki insana kızını vermek istemiyor. Yüzde 76’sı farklı gruplarla komşuluk istemiyor. Birlikte iş yapmak istemeyenlerin oranıysa yüzde 74.
Neler oluyor bize?
Toplum alarm veriyor farkında olmanın zamanı gelmedi mi?