Sosyal atık, gereksiz vatandaş!...
Nimet DÖNMEZ

Nimet DÖNMEZ

Sosyal atık, gereksiz vatandaş!...

18 Temmuz 2024 - 15:11

Enflasyon düşüyor yalanıyla gereksiz vatandaş emeklilerle dalga geçilince, ipin hangi ucundan tutup anlatsam diye düşünüyorum. Öyle bir hale geldik ki tahterevallinin bir ucu havada bir ucu yerde kaldı. Nasıl normalleşecek bu ekonomi diye soranlara cevap veremez oldum.

Öte yandan YKS sonuçları Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitime verdiği önemi bir kez daha gözler önüne serdi. Geleceğe bağladığımız umutlarımızı da son hızla elimizden alıyorlar. Sınav sonuçları acı gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Bu kadar başarısız sınav sonucu şu demek eğitim diye bir şey bu ülkede yok. Bu ülkede öğretmen yok. Bu ülkede eğitimle ilgili müfredat düzenlemesi diye çocukların geleceğe dair yollarını kapatacak ne varsa yapılmış demek. Sınav sonuçları vakıf üniversitelerinin kapısının ardına kadar açılması, parası olan okusun parası olmayan okumasın demektir. Durum çok vahim ve içinden çıkılacak gibi de değil.

Emekliye yapılan zammı külfet olarak görenlere ne söylediniz bilmiyorum ama, hiç iyi şeyler söylemediğinizi biliyorum. Büyüdük büyüyoruz derken giderek küçülen bir ekonomi ile karşı karşıyayız. Halk her geçen gün fakirleşiyor. Halkını ayakta tutamayan iktidarlar mutlaka yenilirler ve bulundukları makamları kaybederler.

Hükümetin “sosyal atık” muamelesi yaptığı emekliye, minik bir telafi geldi. Vergi paketi içine sıkıştırılan ve en düşük emekli maaşını 12 bin 500 liraya çıkaran teklif Meclis’e sunuldu. Bu telafi adımından 3,7 milyon kişi yaralanacak. Emekli olup çalışanların 5 puanlık teşviki de kaldırılıyor.

Yanlış anlaşılmasın, bu bir genel emekli zammı değil, sadece 10 bin lira ve altı maaş alanlara gelen bir telafi… Şimdiki 2 bin 500 liralık artış, fakir emekliyi yılbaşındaki alım gücüne taşıyor, hepsi bu. Fazlası değil…

Emekliye daha fazla para neden verilmiyor?Bu bir tercih meselesidir. Yerel seçim öncesi “Zaten bize oy verecekler, artışa gerek yok” demişler ve emekliden büyük zılgıt yemişler, iktidarı birinci parti olmaktan alaşağı etmişlerdi. Şimdi parasızlıktan değil, seçim olmadığından emekliye para verilmiyor. Konfederasyonlar da kükrüyor ama yağmıyor.

Çalışan emekliden teşviki kaldırmak niye? Çünkü bütçe kaynaklarını savunan Mehmet Şimşek böyle istiyor. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız diyor, ama bu konuda adım atılmıyor. Böyle olunca yandaşına, Diyanet Holding CEO’suna, müteahhidine, candaş zombi şirketlere kaynak aktarınca emekliye para kalmıyor.

Acaba bana reva görülen bu emekli aylıkları için boğazımdan kesip prim öder miydim? Benim cevabım; HAYIR. Zira aldığım maaş primlerimin karşılığı olmadığı gibi bana sanki “bağış” veriyorlarmış gibi konuşuyor, siyaset yapıyorlar. En ağırıma giden de “emekliyi enflasyona ezdirmedik” sözleri…

Bugün görüyoruz ki teoride her 4 çalışandan toplanan primlerle ancak 1 emekliye tatminkâr maaş verilebiliyorken, bu oran şimdi her 1,4 çalışanın 1 emekliye bakamaması oluyor. Yapılması gereken, sistemi restore etmek yerine, aktüer yal matematiğe biran önce geri dönmek.

Peki, bu mümkün mü? Daha şimdiden yeni anayasa talebiyle gözü sandık kurmakta olan iktidardan böyle bir şey bekleyemeyiz. Devletin neredeyse tüm kurumları çürütülmüşken ödediğimiz primleri emekli aylığına döndürecek adil ve güçlü bir sosyal güvenlik inşa etmek zor. Yazık oldu primlere…

Trump saldırısı, yalnızca siyaseti değil, ekonomiyi de derinden etkileyecek gibi görünüyor. Vurulduktan sonra neredeyse ağzından çıkan ilk kelime olan “fight”, yakın gelecekte daha gergin bir küresel arenanın habercisi mahiyetinde.

Dünya ülkeleri arasında gerginliğin tırmandığı zamanlar, insanlar yatırımlarını güvenli limanlara taşımak ister. Bu, tarih boyunca böyle olmuş, yükte hafif pahada en ağır olan “altına iltica” edilmiştir. Bu yüzden altın, “dünya güvensizlik endeksi” gibi çalışır ve savaş zamanları coşar, durur.

Şu sıra 2,400 $ civarında olan altının onsu, bu yılsonu itibariyle “3 bin doları bulur” tahminleri zaten yapılıyordu. Trump sesinden “fight” kelimesiyle, 3 binlik ons, yılsonunu bulmayabilir. Belki eylül, en geç Ekimde 3 bin dolar kehaneti gerçeğe dönüşebilir. Zaten tırmanıyordu, hızlanmış olarak… Üstelik yılın son çeyreğinde tırmanan yalnız altın olmayacaktır. Bitcoin de bu tırmanışa eşlik edecek, daha ötesine geçerek, sağlam paraların yasal dayanaklarıyla güçlenmiş olacak. Daha düne kadar serbest düşüşe geçen Bitcoine, Trump’un “fight” nidası paraşüt etkisi yapmış, tırmanışa geçmişti.

En bilindik ve tarih içinde test edilmişlik dışında altın, değerli bir madendir. Kıymetini sadece nadir olmasından değil, renginden, parıltısından, zihinlerdeki ihtişamından alır. Eğer fiyatı göreceli iniyorsa, dünyada barış ve huzur havası hâkimdir. Huzur gidince de genelde altın sahne alacaktır.

Altın nereye kadar tırmanır? Derseniz de görünen o ki, gelecek yıl 4 bin dolara dahi varacağı yönünde tahminler yüksek.

Sosyal atık, gereksiz vatandaş!...

Enflasyon düşüyor yalanıyla gereksiz vatandaş emeklilerle dalga geçilince, ipin hangi ucundan tutup anlatsam diye düşünüyorum. Öyle bir hale geldik ki tahterevallinin bir ucu havada bir ucu yerde kaldı. Nasıl normalleşecek bu ekonomi diye soranlara cevap veremez oldum.

Öte yandan YKS sonuçları Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitime verdiği önemi bir kez daha gözler önüne serdi. Geleceğe bağladığımız umutlarımızı da son hızla elimizden alıyorlar. Sınav sonuçları acı gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Bu kadar başarısız sınav sonucu şu demek eğitim diye bir şey bu ülkede yok. Bu ülkede öğretmen yok. Bu ülkede eğitimle ilgili müfredat düzenlemesi diye çocukların geleceğe dair yollarını kapatacak ne varsa yapılmış demek. Sınav sonuçları vakıf üniversitelerinin kapısının ardına kadar açılması, parası olan okusun parası olmayan okumasın demektir. Durum çok vahim ve içinden çıkılacak gibi de değil.

Emekliye yapılan zammı külfet olarak görenlere ne söylediniz bilmiyorum ama, hiç iyi şeyler söylemediğinizi biliyorum. Büyüdük büyüyoruz derken giderek küçülen bir ekonomi ile karşı karşıyayız. Halk her geçen gün fakirleşiyor. Halkını ayakta tutamayan iktidarlar mutlaka yenilirler ve bulundukları makamları kaybederler.

Hükümetin “sosyal atık” muamelesi yaptığı emekliye, minik bir telafi geldi. Vergi paketi içine sıkıştırılan ve en düşük emekli maaşını 12 bin 500 liraya çıkaran teklif Meclis’e sunuldu. Bu telafi adımından 3,7 milyon kişi yaralanacak. Emekli olup çalışanların 5 puanlık teşviki de kaldırılıyor.

Yanlış anlaşılmasın, bu bir genel emekli zammı değil, sadece 10 bin lira ve altı maaş alanlara gelen bir telafi… Şimdiki 2 bin 500 liralık artış, fakir emekliyi yılbaşındaki alım gücüne taşıyor, hepsi bu. Fazlası değil…

Emekliye daha fazla para neden verilmiyor?Bu bir tercih meselesidir. Yerel seçim öncesi “Zaten bize oy verecekler, artışa gerek yok” demişler ve emekliden büyük zılgıt yemişler, iktidarı birinci parti olmaktan alaşağı etmişlerdi. Şimdi parasızlıktan değil, seçim olmadığından emekliye para verilmiyor. Konfederasyonlar da kükrüyor ama yağmıyor.

Çalışan emekliden teşviki kaldırmak niye? Çünkü bütçe kaynaklarını savunan Mehmet Şimşek böyle istiyor. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız diyor, ama bu konuda adım atılmıyor. Böyle olunca yandaşına, Diyanet Holding CEO’suna, müteahhidine, candaş zombi şirketlere kaynak aktarınca emekliye para kalmıyor.

Acaba bana reva görülen bu emekli aylıkları için boğazımdan kesip prim öder miydim? Benim cevabım; HAYIR. Zira aldığım maaş primlerimin karşılığı olmadığı gibi bana sanki “bağış” veriyorlarmış gibi konuşuyor, siyaset yapıyorlar. En ağırıma giden de “emekliyi enflasyona ezdirmedik” sözleri…

Bugün görüyoruz ki teoride her 4 çalışandan toplanan primlerle ancak 1 emekliye tatminkâr maaş verilebiliyorken, bu oran şimdi her 1,4 çalışanın 1 emekliye bakamaması oluyor. Yapılması gereken, sistemi restore etmek yerine, aktüer yal matematiğe biran önce geri dönmek.

Peki, bu mümkün mü? Daha şimdiden yeni anayasa talebiyle gözü sandık kurmakta olan iktidardan böyle bir şey bekleyemeyiz. Devletin neredeyse tüm kurumları çürütülmüşken ödediğimiz primleri emekli aylığına döndürecek adil ve güçlü bir sosyal güvenlik inşa etmek zor. Yazık oldu primlere…

Trump saldırısı, yalnızca siyaseti değil, ekonomiyi de derinden etkileyecek gibi görünüyor. Vurulduktan sonra neredeyse ağzından çıkan ilk kelime olan “fight”, yakın gelecekte daha gergin bir küresel arenanın habercisi mahiyetinde.

Dünya ülkeleri arasında gerginliğin tırmandığı zamanlar, insanlar yatırımlarını güvenli limanlara taşımak ister. Bu, tarih boyunca böyle olmuş, yükte hafif pahada en ağır olan “altına iltica” edilmiştir. Bu yüzden altın, “dünya güvensizlik endeksi” gibi çalışır ve savaş zamanları coşar, durur.

Şu sıra 2,400 $ civarında olan altının onsu, bu yılsonu itibariyle “3 bin doları bulur” tahminleri zaten yapılıyordu. Trump sesinden “fight” kelimesiyle, 3 binlik ons, yılsonunu bulmayabilir. Belki eylül, en geç Ekimde 3 bin dolar kehaneti gerçeğe dönüşebilir. Zaten tırmanıyordu, hızlanmış olarak… Üstelik yılın son çeyreğinde tırmanan yalnız altın olmayacaktır. Bitcoin de bu tırmanışa eşlik edecek, daha ötesine geçerek, sağlam paraların yasal dayanaklarıyla güçlenmiş olacak. Daha düne kadar serbest düşüşe geçen Bitcoine, Trump’un “fight” nidası paraşüt etkisi yapmış, tırmanışa geçmişti.

En bilindik ve tarih içinde test edilmişlik dışında altın, değerli bir madendir. Kıymetini sadece nadir olmasından değil, renginden, parıltısından, zihinlerdeki ihtişamından alır. Eğer fiyatı göreceli iniyorsa, dünyada barış ve huzur havası hâkimdir. Huzur gidince de genelde altın sahne alacaktır.

Altın nereye kadar tırmanır? Derseniz de görünen o ki, gelecek yıl 4 bin dolara dahi varacağı yönünde tahminler yüksek.

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar