Pazarlıklar başlasın!..
Nimet DÖNMEZ

Nimet DÖNMEZ

Pazarlıklar başlasın!..

17 Ekim 2024 - 14:04

Yılsonu ufukta belirirken asgari ücret tartışmaları başladı. Her ne kadar “daha erken” denilse bile taraflar şimdiden görüşlerini sunuyor, gerçekleşmesini istedikleri ücrete dair beklentilerini anlatıyor. Görünen o ki asgari ücret odaklı pazarlıklar, geçmişe nazaran daha çetin geçecek. Rakam sağanağına hazır olun.

Özellikle asgari ücretle çalışanlar ve geçinmek zorunda olanlarla birlikte emeklilerin de gözü bu açıklanacak olan rakama kilitlenmiş durumda. Çünkü asgari ücret en temel belirleyici ücret. Kim ne derse ya da söylerse söylesin imam bildiğini okuyacak ve herkes hayal kırıklığı yaşayacak diye düşünüyorum. Tabi bu arada etiketlerle oyun oynayan ticari kesimi hiç söylemiyorum. Onlar yapılacak zamla birlikte bu zammı fırsata dönüştürmenin derdine çoktan düştü.

Asgari ücret; giriş ücretidir ve toplam ücretler içindeki payının % 20’leri aşmaması gerekir. Fakat Türkiye gibi enflasyon belasıyla boğuşan, yetmemiş gibi yanlış politika tercihleriyle krizler üreten ülkelerde genel ücret düzeyinde yarıdan fazla ağırlık kazanabiliyor. Asgari ücret, ortalama ücret oluveriyor.

Veren taraf da alan taraf da mutsuz. Çalışan, azami ücret talebindedir. İşveren ise asgari ücretin bir düzeyi aşmamasını ister. Her iki taraf da kendi tarafından haklıdır. Zaten Asgari Ücret Tespit Komisyonu, işçi, işveren ve kamu tarafları arasındaki pazarlıkla belirlenir. Müzakereler genelde çetin geçer ve son sözü Cumhurbaşkanı söyler.

Çalışan mutsuz çünkü zamlı para eline geçmeden enflasyon bu ücreti budamaya başlar. Zira piyasa asgari ücret artış oranını öğrenir öğrenmez, ilk 3 ayda bunun yarısına yakınını fiyatlarına yansıtır. İşveren mutsuzdur zira istihdamın artan maliyeti söz konusudur. Vergi ve primlerin yükü de cabası…

Aralık ayında toplanacak komisyon, yılın son haftasına doğru uzlaşılan rakamı tespit eder. Uzlaşma olmazsa son sözü Cumhurbaşkanı söyler. Nitekim son 5 yıldır komisyonun belirlediği ücretin üzerine ilave konuldu. TÜSİAD önerisiyle yılda 2 kez ilan edilen asgari ücret yeniden yılda tek artışa indirildi.

Hükümet, beklenen enflasyona göre zam yapma niyetinde. Ama %17,5’lik zam kabul edilesi değil. Şu anda 17,002 liralık ücretin 20 bine çıkması demek. Beklenti; 23-25 bin lira arasında gerçekleşeceği… 25 bin lira olması halinde %47’lik zam olacak ki işverenler bu rakamı son derece maliyetli buluyor. 

Yakın geçmişe bakıyorum, ne zaman sandık kurulmuş ise asgari ücret artışı yüksek olmuştur. Bu, 80’li yıllarda da Turgut Özal’ın uygulamalarıydı. Seçim ekonomisiyle yüksek zam gelir, seçim olmayınca, kaşıkla verilenler seri zamlar sayesinde kepçeyle geri alınırdı. Kayıp yıllar 90’larda da durum hiç değişmedi.

Bugün ki hükümetler zamanında asgari ücret zamlarının toplum refahına ve çalışma barışına etkisini, enflasyon belirledi. Düşük enflasyonda asgari ücretlinin gelirden aldığı pay, arttı. Fakat enflasyonun tırmandığı dönemlerde, ücretliye verilen zamlar, birkaç ay rahatlama getirebildi, yine düşük kaldı.

Nitekim son genel seçimde yüksek zam verilmesine rağmen, yerel seçimde asgari ücrete düşük zam gelmesi, iktidara belediyeleri kaybettirmişti. Fakat 2028’e dek genel ve yerel seçim yok. Erken seçim de gündemde değil. Hal böyle iken iktidar neden asgari ücretliye veya emekliye zam versin ki…

Referandum çok fazla dillendiriliyor. Hükümet, “ya anayasa önerisi için referanduma razı ol, ya da sandık kurulmayacağı için düşük zamma rıza göster” derse durum içinden çıkılmaz bir hal alır. Kısaca, geçim ile seçim arasında sıkıştık kaldık.

Artık yıl sonuna kadar her kafadan bir ses çıkarken, beklentilerin karşılığını bulması tek dileğimiz. Aslında aşağı yukarı rakamsal olarak ortaya çıkan söylemler birbirine benzese de sorunu yaşayan, o gelirle yaşamak zorunda olanların beklentilerini karşılamak daha doğrusu olacaktır. Fakat bütçe açıklarını kapatmanın enteresan yolları aranırken, en çok vergi alınması gereken noktalar görmezden gelinip, özellikle ödedikleri vergilerde de indirime gidilirse halk sizi zorda bırakır. Bu da hiç iyi olmaz. Halkın yükünü azaltmak, işverene destek olmak, istihdamı artırmak ve özellikle kaçak çalıştırılan çocuk işçilerin hayatlarına el atmak gerekiyor. Elbette çocuk işçiler çok derin bir konu. Fakat onları da görmezden gelmek olmayacaktır.

Öte yandan tarımsal alanlarda çalışan kadın işçiler ve onların yevmiye usulü çalışmalarına da el atmak ve yeni düzenlemeler getirmek yerinde olacaktır. Tarımsal alanlarda çalışıp, kendi hikayesini oluşturan üretici kadınlara kooperatifleşme, şirketleşme ve üretim artışını sağlamalarında da ön ayak olunmalı onların ücretlerinde de düzenleme yapılmalıdır.

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar