Küfe milletin sırtında!...
Nimet DÖNMEZ

Nimet DÖNMEZ

Küfe milletin sırtında!...

07 Kasım 2024 - 14:25

Amerika’da yapılan seçimlerin ülkemizi nasıl etkileyeceği herkesin merak konusuydu. Seçimleri Trump’ın kazanacağı numaradan suikastla ta o zaman belli olmuştu. Şovmenliğini gösterip kendini kahraman ilan eden politikacıların diğerlerinden her zaman bir adım önde olduğunu hepimiz biliyoruz. Amerika’daki durum ülkemizi nasıl etkiler? Önümüzdeki günlerde daha net görürüz. Önceki dönemlere bakıp değerlendirdiğimizde Trump’ın ne AB, ne de NATO umurunda olmayacaktır. Yine ikili ilişkilerle durumu götürmeye çalışacaktır. Amerika ile ticari yönden önemli rakamları bulan ilişkiler var ve bu Türkiye için önemli. Çin’in takınacağı tavır da hem Rusya hem de Türkiye için önemli olacaktır.

Gelelim ülke gündemine. Siyasi arena kendi derdine düşmüş vatandaşı unutmuş durumda. İktidarı muhalefeti siyasete zindanlardan, teröristlerden şeyhlerden, isyancılardan medet umar duruma gelmişler ne konuştuklarını, lafın nereye gideceğini bildikleri yok. Aslında kimin nerede durması gerektiğini halk onlara en kısa zamanda bence hatırlatacak. Halkı unutursanız kusura bakmayın kendinizi de unutun.

Öte yandan anayasanın değiştirilmesi konusu kabak tadı verdi ve değiştiremeyeceklerini onlarda biliyorlar. Kimse alternatifsiz değil. Biri gider diğeri gelir. Eğer öyle olmasa ülkemizin yönetim biçimi cumhuriyet olmazdı.

Yılın sonuna yaklaştığımız şu günlerde milletin merakla beklediği enflasyon açıklamaları küçüldükçe küçülürken, cepteki gelirlerde katlanarak küçülmeye devam ediyor. Harcamalara yetişemeyen, geçinmekte zorlanan asgari ücretli, emekli tepeden gelecek açıklamaları merakla bekliyor. Konuyla ilgili açıklama yapanların verdikleri bilgiler aslında temenniden öteye geçecek bir durum da değil. Açlık sınırlarının altında yaşayan insanlara, yaşam standardından söz etmek ne kadar yanlışsa ütopik rakamlarla beklentileri söylemek de bir o kadar yanlış olur. Küfeyi milletin sırtına yükleyin, sabit gelirlerini vergilerle ezin büzün, yaşamsal haklarını ellerinden alın olsun bitsin. 

Öte yandan, hiperenflasyonun çürüttüğü iş ahlakı içinde böylelerinin hem sayısı hem de cüreti artıyor ne yazık ki… Tanrı sizi had bilmez yöneticilerden, ortaklardan, bakanından, bakmayanından korusun. Gerçekten enflasyonun ahlakı bozduğunu söylerken haksız olmadığımızı enflasyonla boğuşurken daha net görebildik.

Krizleri bahane edip imkânı olduğu halde borcunu ödemeyen veya taahhüdünü yerine getirmeyenlere dair şikâyetler çoğalıyor. Piyasa şartlarını bahane edip anlaşmalarını çiğnemek, verdiği krediyi geri çağırmak veya benzeri “ahlak ve etik dışı” davranışlar, bindiği dalı kesmektir.

Para sahibi olup da edep sahibi olmamak. Temel sorun, iş etiğinin “yavaşlattığı”, etik olmayan rakipler karşısında “rekabet dezavantajı” oluşturduğu ve “masraflı” olduğu yargısıdır. Öyle ya bir yandan vergini ödeyecek, çalışanını soymayacak ve müşterini kazıklamayacaksın. Para sahibi olman, edebini terk etmeyi gerektirmez.

Öyle bir durumdayız ki enflasyonun bu düzeyi ve piyasaların gergin olduğu ortamda, iş etiği ve “vicdanın” sözü edilmeyecek “zor zamanlar” içinde olduğumuz iddiasında olanlarımızın sayısı artıyor. Serbest piyasa, kural tanımazlık boyutuyla kriz doğurur, vahşileşir, çözdüğünden daha fazla sorun çıkarır bizlere…

Böylelerine haddini bildirmek, erdemli cesaret gerektirir. Zira hadsiz, nerede duracağını bilmediği gibi onu uyarana düşmanlık besler. Uyaran; çalışanı ise işten atar, astı ise hakkında soruşturma açtırır, para sahibi ise gücü ile ezmeye kalkar. Haddini bilmeyene susarak cevap ver.

İş ahlakındaki çürüme hadsizliği körükledi

Mevlana’ya sormuşlar; “o kadar okursun, yazarsın, söylersin de ne bilirsin?” Mevlana’nın cevabı, 800 yıl sonrasında hala gündeme ışık tutar; “Haddimi bilirim.” Kısaca her şeyi bilmene gerek yok, haddini bil, yeter diyor. Sadi Şirazi de ekliyor; “Ne kadar bilirsen bil, bilmediğin haddinse, hiçsin…”

Şu had meselesi de nereden çıktı? Neticede bu bir ekonomi yazısı… Ekonominin hadsizlikle ne ilgisi var? Şu ilgisi var; enflasyonun bizzat kendisi, ekonominin hadsizliği, ahlak bozuculuğu, fiyatların haddi aşması, tüketimin hadden taşması, piyasanın haddini bilmez hadsizlerle dolup taşmasıdır.

Ortalık, mum kadar ışık vermediği halde kendin ay kadar parlak sananlarla dolu…  Her şeyi biliyorlar, her soruna bir cevapları var ve her şeye hakları olduğunu sanıyorlar. Hele ki para sahibi olup da edep sahibi olmayan bir kitle var ki, maddi gücü çenesine vurmuş, istek, emir yağdırıyorlar.

Hadsizlik, edep-erkân yoksunu kişilerin cesaret patlamasıdır. Bilmez ama bilmediğini dahi bilmez. Bu yüzden cehaletini size dayatır. Bu, kamu görevlisi de olur, tepe yöneticisi de… Ancak koltuğundan aldığı güçle, sizi baskılar, bezdirir. Bilgisizliğinin sınırları sonsuzdur bu gibi yöneticilerin…

Neticede kartal, sinek avlamaz. Yine de hadsizi uyarmayınca, zulmü artar, yaptığını kendine hak olarak görmeye başlar. Haddini bilmeyene susmak, bağırarak cevap vermekten daha etkili olabilir.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar