İş ilişkilerinin en önemli unsuru olan güven azaldıkça piyasa vadeden uzaklaşır, peşin alışverişe döner. Bu da piyasada işlemleri daraltır, güvensizliği artırır, birçok küçük ticari işletme sorunlarını çözemez hale gelip, sistem dışına itilir.
Piyasada son dönemde yaptığım sohbetler gösteriyor ki, çok zor bir dönemden geçiyoruz…
Güvensizlik hızla artarak vadeli satışlar hemen hemen sonlanmış, piyasada ağırlıklı olarak peşin alışverişe dönülmüş. Bunun getirdiği iki sonuç var: Bunlardan ilki artan icra dosyaları. İkincisi, kapanan şirket sayısının artmasıdır.
Piyasada korku yaratan icra ve iflas dosyaları artışı karşısında, şirket batışlarını önlemek için yeniden yapılandırma talepleri artıyor.
Adli işlemlerin bu kadar yavaş yürüdüğü ortamda, yerine getirilmeyen ödemelerden doğan icra ve iflas dosyaları nasıl sonuçlanacak diye düşünmeden edemiyorsunuz. Piyasalar o kadar sıkıntılı ki bir şey almaya gittiğinizde satıcının ilk sorduğu şey “ödemeyi nasıl yapacaksınız?” çünkü güven ortamı tamamen ortadan kalkmış, üstelik sattığı malın yerine yenisini alamama endişesi taşıyan bir işletme ile karşı karşıyasınız.
Piyasaları en çok sıkıntıya iten ve zorda bırakan durumun başında kur artışlarının ve TL’nin hızla değer kaybetmesinin oluşturduğu çıkmaz sokak. Bu nereye kadar böyle gider endişesi ve bilinmezlik içinde sürüklenme de icra ve iflas dosya sayısının her geçen gün artmasının nedenlerinden sadece birisi.
Stagflasyon; yüksek enflasyon ile durgunluğun aynı anda tecellisi değil mi? Sadece Türkiye değil, küresel ekonominin de ana konusu bu ve olası zararları konuşuluyor.
Öncelikle dünya ekonomilerinin baş belası haline gelen enflasyonun geçici olmadığı, daha uzun süre küresel piyasaları etkileyeceği ve kolay bir çözümünün de bulunmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
FED’in faiz adımları, AB’nin çırpınışları ve Çin’in yavaşlaması, dünyanın ekonomik kışa girdiğine işaret ediyor.
Dünyanın en yüksek negatif reel faizi sizde ise, para paradan kaçar. Kendini emtiaya, emlağa, altına, arabaya atar. Çünkü arkasından hiperenflasyon kovalıyordur. Birde seçim gündemde iken durgunluğu aşmak için olmasa bile seçimi kazanmak için para basıp dağıtacak, memur, emekli, işçi, ücretliye zam, çiftçiye taban fiyat vereceksiniz. Dünya durgunluk riski taşırken ve konuşulurken, bizde durgunluk ancak seçim sonrasında gündeme gelebilir.
Öyle görünüyor ki; seçim sürecinde enflasyonla mücadele söz konusu bile edilemez. Çünkü bizim tek derdimiz; ne pahasına olursa olsun büyümek…
Öte yandan tokluğa öyle alışmışız ki yokluğu kaldıramıyoruz. Bakıyorsunuz herkes lüks arabalarda, kafeler ağzına kadar dolu ancak en dikkat çeken durum marketlerde alışverişler daha az yapılır oldu. Marketin ya da marketlerin en ucuz ürünleri tercih edilir oldu. Daha önceleri o market arabaları hınca hınç doldurulurken, artık o durumları göremiyorsunuz. Çünkü o market arabalarını doldurmaya ne para ne de kartlar yetişecek gibi değil.
Yüzde iki yüz artan kiralar, artık kimsenin ev sahibi olamama endişesiyle birlikte, koca Konya’da kiralık ev bulmak da zorlaştı. Konya’da konut sıkıntısı olmadığını düşünürken böyle bir durumu duymak, açıkçası beni endişelendirdi. Üstelik satılık dairelerin fiyatlarını söylemeye bile imtina eder olduk. Müteahhitler yüksek maliyetleri sebep olarak gösterirken, inşaat malzemelerinin aşırı fiyatlanması da durumun vehametini gözler önüne seriyor.
Enflasyon, stagflasyon, güvensizlik seçim yatırımı icra ve iflas derken yolun sonuna geldik. Ekonomi hiçbir zaman bu kadar halkın diline düşmemiş, bu kadar iki kişi bir araya gelince en önemli konu olmamıştı. Siyasiler ne söylerse söylesin siz yaşadıklarınızı iyi değerlendirip yola öyle çıkacaksınız. Her ne olursa olsun birbirimize güven duyduğumuzda birinci basamağı da aşmış olacağız.
YORUMLAR