Son günlerde yaşananlarla ilgili sosyal medyada, toplumda ağza alınmayacak sözler havada uçuşuyor. Halk endişe içinde ve neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermeye çalışıyor. Herkes siyasi tercihini temsil eden liderinin ağzından çıkana inanmış görünüyor. Ancak, olan ülke ekonomisine oluyor.
Herhangi nedenle olursa olsun, başkalarının hakkına el uzatmak nasıl ki uygunsuzsa adil idareci olmak da bir o kadar hassas ve önemli konular. Biliyorum ki herkes artık tüm hassasiyetiyle gündemi takip ediyor ve siyasilerin ağzından çıkan sözlerin nereye varacağına dikkat ediyor. Tüm toplumda bir yorum yapmayan yok gibi. Hani derler ya ağzı olan konuşuyor diye… herkes konuşuyor.
Onun, bunun ya da şunun yaptığı değerlendirmelerden daha çok beni ilgilendiren yönü okun sivri ucunun ekonomiye dokunuyor olması. Ekonomi siyasete endekslidir ve siyasilerin ağzından çıkan sözler, grafikleri alt üst etmeye yetiyor. Son günlerde yaşananlar, borsa (BİST) da tedirginliği artırıp grafiğin yönünü değiştiriyor. Diğer bir tarafta euro/dolar hareketleri ve altına baktığınız zaman yine büyük bir hareketlenme görüyorsunuz.
Analistler, teknik olarak dar bant hareketleriyle kademeli yükselişini sürdüren altın için 1350 kritik direnç seviyelerine yaklaşıldığına dikkati çekiyor.
Altının bugünde düne paralel yakın desteklerinden tepkisel ataklarla 1350 ons seviyelerine doğru kısa ataklar gerçekleştirmesi ve bu kademeleri zorlaması bekleniyor. Gerek kısa vade ve gerekse genel görünümde yukarı yönlü potansiyelini artıran altının yarınki ve Cuma gelişmeleri öncesi 1350 direncini ara ara aşsa da sonrasında bu seviyelerde dengelenerek gelişmelere endeksli yön bulması bekleniyor.
1350 direncinde piyasanın zorlanması durumunda ise, kısa düzeltmelerle dolar lehine dengelenmede söz konusu olacağına dikkat çekiliyor. Kâr satışları ile birlikte oluşabilecek geri çekilmelerde 1320 desteğine dikkat edilmeli.
Altın lehine talebin artması ve 1350 kritik direnç kademesinin aşılması durumunda ise 1400 dolar/ons üzeri seviyeler hedeflenecek.
Yaşadığımız süreçte ekonomideki belirsizlik, dış politikada ki kırılganlık,iç politikada oluşan kutuplaşmanın giderek daha da keskinleşme eğilimi göstermesi, siyasi kriz ve devlet organları arasındaki çatışma, toplumda moral bozukluğuna ve güven bunalımına yol açtı. Oluşan bu moral ihtiyacı ekonomide, toplumsal ve bireysel ilişkilerde, insanların yarına dönük beklentilerinde kolayca görülüyor ve hissediliyor.
Ancak ekonomiyi özellikle, insanların duygularından beklentilerinden arındırarak yönlendirmek ve yönetmek imkansızdır.
İnsanlar geçmişe değil geleceğe bakarlar. Yarına güven olmazsa, tersine kaygı ve kuşkular azalacağı yerde her geçen gün artarsa, insanlar para harcamazlar, yatırım yapmazlar ve mutsuz hale gelirler.
Topluma ve bireylere mutluluk aşılayacak olanlar da en başta ülkeyi yönetenler ve siyasi aktörlerdir.
Makro ekonomide oluşan göstergeler, döviz fiyatlarının yükselişini sürdürdüğünü ve 2.20 leri aştığını, Merkez Bankası’nın kontrolü sağlayamadığını, enflasyonun yükselme eğilimine girdiğini, ithalat açığına bağlı olarak cari açığın büyüdüğünü, buna karşın ihracatın tıkandığını, ithalata ve dış kaynak teminine bağlı büyümenin de durgunluk sinyalini verdiğini anlatmaktadır.
Büyümenin durgunluk işareti vermesi, işsizliğin artması, gelir dağılımının daha da bozulması ve refah düzeyinin düşmesi anlamına gelmektedir.
Yani; ekonomik ve siyasi kriz en büyük tahribatı insan üzerinde yapar.