Enflasyon rakamları açıklandı. Kendilerinin bile inanmakta zorlanacağı rakamları millete yutturmaya çalışanlara millet ne yutturacak diye sormazlar mı? Yerel seçimlerde millet masaya yumruğunu vurdu ama sesi duyan olmamışsa bu saatten sonra da yapacak bir şey yok demektir. Rahmetli Demirel’in söylediği “Boş tencereler hükümetleri yerinden eder.” İşte tam da bugün için söylenmiş söz olarak ortada duruyor.
SGK, Bağ-kur emeklileri açıklanan enflasyona göre % 24.37’lik artışla Temmuz maaşlarını alacaklar. Aman ne müjde ne müjde. Devlet öyle bir hale geldi ki artık dar gelirli vatandaşın cebinden neyi alsam derdine düştü. Üstelik milyonlarca emeklinin açlık sınırlarının altında yaşadığını bile bile bunlar yapılıyor. Asgari ücreti yüksek gören, emeklinin aldığı 10 bin liraya göz diken Maliye Bakanı sıkılaştırma politikalarını bunun üzerine kurduysa vay halimize.
Tasarruf tasarruf dediniz, tasarrufun hangi ucundan tuttunuz diye sormazlar mı? Üstelik Temmuz ayından itibaren kira artışları % 25’in üzerine çıkacakken emeklileri yıldırmak neyin nesidir anlamış değilim. Önceki yazılarımızda çok beklenti içerisinde olmayın hayal kırıklığı yaşarsınız derken, en azından bir iyileştirme ve kök maaş takıntısından kurtulma umudunu taşımayı istiyorduk. Ancak ne yazık ki, suratımıza şamar gibi inen bir tokatla rüyadan uyandık.
Bakınız hükümetin enflasyonla mücadelesini başarılı göstermek için TÜİK’in açıkladığı bu rakamları hiç kimsenin ciddiye aldığını düşünmüyorum. Fakat sorun şu ki bu durumu yasalar ciddiye alıyor ve memur, emekli, dul ve yetim, engelli, kiralar gibi aklınıza gelebilecek tüm değişimlerde esas kabul ediyor. TÜİK bu yanlıştan ne zaman döner bilemem ama, iş işten geçmeden bu duruma bir çözüm bulmaları gerekiyor.
Şimdi tüm yapılanlara baktığınız zaman biz istedik oldu veya öyle olacak mantığının ötesine geçmeyen söylemleri hepiniz duyuyorsunuz. Gri listeden çıktık böbürlenmesi de halkı çok da ilgilendirmiyor. Sizin enflasyonunuz size, halkın enflasyonu cebine yansıyandır. Ne yapılırsa yapılsın iyileştirme, hizmet verme toplumun büyük bir yüzdesini oluşturan kesimin yaşam hakkını elinden almanın ötesine geçemeyen bir durum yaşanmaktadır. Ya gözler kör oldu. Ya da milletin sesi az çıkıyor o yüzden kulaklar duymuyor.
Üç beş yerden maaş alanların elleri oralardan kesildi mi? Bankamatik memurlarının sayısı azaldı mı? Makam araçlarının sayısı azaldı mı? Kamuda tasarruf genelgesi yeterince uygulanıyor mu? Yoksa garibanın cebinde elinizi dolaştırmaya devam edecek misiniz? Üstelik neredeyse toprak bastı parasına dönüşecek vergilerin haddi hesabı yok. Üstelik sayılarını tam olarak bilmediğimiz vergi borçları af olunan, hazine soyguncularını hala vergiden muaf tutmaya devam edecek misiniz?
Çok üzülüyoruz ve strese giriyoruz. Yapılan uygulamaları hiç adil bulmuyorum. Barınma ve beslenme sorunu ayyuka çıkmış, insanlar ihtiyaçlarını gideremez duruma gelmiş, banka kartları havada uçuşurken onlar borç batağında yaşam sürdürmeye çalışıyorlar. Durum böyleyken hangi gözler ve kulaklar halka kapanıyor anlamak mümkün değil. Ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen de yönetemezsin. Hele ki doğru ölçüp yanlış ilan etmişsen, suç işlemişsindir. Ateşi düşüremeyen doktor dereceyle oynarmış. Hastanın ateşini, nabzını, tansiyonunu kafana göre alırsan o hasta iyileşmez kaybedilir. Bugün millet hasta ve bu hükümet milleti kaybettiğini fark ediyor fakat görmezden gelmek de işine geliyor. Ancak milyonlarca emekliyi enflasyon ateşinde kavurmanın bir maliyeti olacaktır.
Bugün açıklanan bu rakamlar, halkı iktidara karşı kışkırtmak için özellikle mi yapılıyor diye düşünüyorum. Çünkü bu durum sokakları hareketlendirecek. Aç insanların tepkilerini tırmandıracak. Çünkü açlık sofuluğu bozar diyenler boşuna söylememiştir. Bu, sözde düşük enflasyon açıklamalarıyla erken seçimi daha da öne çekmiş olacaklar. Aslında halkın derdi seçim değil geçim. Bunu bir türlü anlayamadılar ve halkın cebinden ellerini çekemediler.
Yine on bin lira almaya devam edecek olan emekliden beklentileri ne olabilir? Toplum gerilmiş yay gibi oku fırlatmaya hazır bekliyor. Maaşlara yapılmayan zam, suya ekmeğe, elinizi değdiğiniz her şeye geliyorsa burada adalet aramak yanlış olur.
Halkın sesine kulak vermemek, halktan uzaklaşmak, kendi yapamadıklarınızı halktan beklemek tıpkı Fransa Kraliçesi Marie Antuanet’in söylediği gibi “Ekmek yoksa pasta yesinler” demeye benzer. O nedenle halkın sesine, feryadına kulak verip sıkıntılarını görmezden gelmek olmaz.
YORUMLAR