Deprem kuşağında titreyen bir ülkede yaşıyoruz ve büyük depremin yıldönümündeyiz. 50 binden fazla canın yitirildiği depremin ardından geçen iki yılda geride kalanlar ne durumda yine gözler önüne serildi. Herkesin depremle ilgili yorum yaptığı bir haftada, aslında konuyla ilgili yorum yapmak ve hiç hatırlamak istemediğim görüntülerle yine baş başayım. Durum öyle olunca yazmadan da geçemedim. Depremin yıldönümünde hiç olan hayatları unutmamalı ve unutturmamalıyız.
Konteynerlerde sürdürülen yaşamla birlikte, elbette TOKİ’nin yaptığı çalışmalar var ve birçok depremzedeye konutları birer birer teslim ediliyor. Fakat bir anda yok olan şehirleri ayağa kaldırmak elbette kolay olmasa gerek. Ancak alınan deprem vergilerinin yanı sıra yurt dışı çıkış harçlarına kadar bildiğimiz bilmediğimiz birçok alandan dolaylı olarak deprem vergisi alınıyor. Üstelik bu vergilerden oluşan yüklü miktarda faizlerde son günlerde dillendiriliyor. Bu ülkenin gücü deprem konutlarını çok büyük bir hızla yapacak, ayağa kaldıracak gücü yok değil. Yeter ki deprem vergisi olarak alınanlarla birlikte diğer olanaklar birleştirilsin. İki yıldır yaşadıkları acıları dinmeyen şehirlerin ışıkları bir an önce yakılmalıdır. Oralarda yaşayan vatandaşlarımız sahipsiz ve zorda bırakılmamalı. Hala bulunamayan kayıpların araştırılması da hala yapılmadığından yaşanan acılara bir an önce son verilmeli.
Bugün konteynerlerde yaşayan depremzedelerin yüklü elektrik faturalarıyla karşı karşıya kalmaları, aynı zamanda geçimlerini sağlayabilmek için iş imkanına sahip olamamaları dün yaşanan sorunların bugün de devam ettiğini görmemize neden oluyor. Umalım ki yaşanan bütün bu acılardan ders alınsın ve yaşam alanlarının kaliteli ve depreme dayanıklı yapılmasına özen gösterilsin.
Yaşanan bu büyük depremi unutmayıp ülkenin her yerinde depreme dayanıklı konutların yapılması önemli. Bugün yine her yerde deprem bölgelerinde yaşananlar ve oralarda bulunan insanların durumları gözler önüne serilirken, acılar yine yeniden hatırlatılıyor.
Öte yandan toplumun alım gücü giderek düşüyor. Halk artık birçok şeyi almaktan vazgeçiyor. Tüketim azalınca enflasyon düşüyor diyemeyiz. Çünkü bu en büyük yanlışlardan olur.
İnsanların alım gücü neden düşüyor? Hemen dönüp arkamıza baktığımız zaman, elde edilen gelirle ihtiyaçları karşılamanın imkansızlaştığını görüyorsunuz. Çünkü değil bir yıl önceki fiyatlar, bugün dünü arar duruma geliyorsunuz. Özellikle gıda enflasyonunun arkasına yetişemeyen vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda. Üstelik maaşlara yapılan zamların çoktan yok olduğunu gördüğünüzde daha bir öfkeli toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Gıda enflasyonunda dünya sıralamasında ilk sıraları kimselere kaptırmaya niyetimiz yok belli oldu. Çünkü siz çiftçinin çalışma alanlarını daraltır, verilmesi gereken destekleri vermez ve üstelik yetiştirdiği ürünün değerini vermezseniz ne iç piyasada ne dış piyasada gıda fiyatlarında olmanız gereken yerde olamazsınız!
Bir ürünün enflasyonu nasıl hesaplanır?
12 temel grupta ve 43 alt grupta toplanan ürünlerin fiyatları her ay belirlenir ve aylık enflasyon hesaplanır. Yıllık ortalama fiyatlar ise 12 ayın fiyatlarının toplanarak 12'ye bölünmesiyle bulunur.
Gıda enflasyonu ne demek?
Tarımsal ürünler “üretici fiyat endeksi”nin (ÜFE) genel ÜFE'ye veya gıda maddeleri “tüketici fiyat endeksi”nin (TÜFE) genel TÜFE'ye göre daha hızlı artması durumuna “gıda enflasyonu” denilmektedir.
Türkiye’de yaşanmakta olan enflasyonu başka ülkelerle kıyaslamayı tümden bıraktım. Hele hele gelişmiş ülkelerle hiç mi hiç kıyaslama yapmıyorum. Bu ülkelerde bir yılda yaşanan enflasyon bizde bir ayda geride bırakılıyor ama bu oran bile düşük bulunup neredeyse bayram ilan edilecek. İnsanın morali bozuluyor.
Türkiye’yi Türkiye ile kıyaslıyorum, yine moralim bozuluyor. Nasıl bozulmasın ki; geçmiş verilere bakıyorum, üstelik TÜİK’in oranlarının tartışma konusu bile yapılmadığı dönemlerin verilerine, yıllık enflasyonun yüzde 3,99’a indiğini görüyorum.
Bu arada ocak ayını geride bıraktık ve emekli maaşlarına yapılan zammın farkları hala emeklilerin eline geçmedi. Emekliler gereksiz vatandaş, hiç vatandaş statüsüne nasıl geldi anlamakta zorlanıyorum. Fakat bunca yıl emek vermiş, ömrünün en güzel yıllarını çalışarak geçirmiş bu insanların da kaliteli yaşamak en doğal hakları olsa gerek.
Zor yılda, bugünümüzü aratmayan günlerimiz olsun...!
Yorumlar
Kalan Karakter: