Gıda enflasyonu gündemimizden hiç düşmeyecek onu anladık. Biz gıda fiyatlarından yakınırken marketleri gündeme getirdik. Marketler üzerinden enflasyonu düşüremeyeceğimizin farkındayız oysaki.
Enflasyonla mücadeleyi tarlada, fabrikada, değer zincirinde vermemiz gerekirken, biz soğan mağarası, market basmayı tercih ettik. Zaptiye yöntemlere daldık.
Aslında bu cennet vatan, kendisi dâhil civar coğrafyasını besleyecek kapasiteye sahip olmasına rağmen arazi bütünleştirmeyi yapamadığımızdan, üreticiyi örgütlemekte yetersiz kaldığımızdan, hal, perakende yasalarını güncelleyememekten, girdi fiyatlarını düşürememekten, planlı teknolojik üretimsizlikten bu haldeyiz…
Gıda enflasyonu ile yemek yemeye başladığımızdan bu yana menüleri küçülttük, malzemeleri eksilttik yeni bir beslenme rutini belirledik. Bu durum gıda enflasyonu için yetti mi hayır! Çünkü gıda enflasyonu hız kesmiyor. Ancak hane halkının geliri de aynı oranda artmıyor.
Gıda enflasyonuyla baş edebilmek için yemek tariflerinden et ve benzeri yüksek maliyetli gıdaları çıkarmaya başladık. Tencerenin içeriği değişti ama enflasyonun içeriği hep aynı: üretimsizlik.
Taze sebze ve meyvelerin fiyatları katlandı artış gösterdi. Enerji fiyatları da öyle… İşlenmiş gıda fiyatları ise adeta uçuyor. Yıllık bazdaki bu yüksek artışlar sofraların yiyecek kalitesini dip noktalara çekti. Tarım politikalarımızın durumu, soframızdaki malzemelerin de belirleyicisi durumunda…
Zorunlu tüketim malları? Onlar da enflasyondan etkilenir, zira enflasyon dokunduğu her alanda erime yaratan bir kezzap gibidir. Ne zorunlu mal dinler ne hayatın en zaruri ihtiyaçlarını… Her alanda erimeye işaret eder. Ancak zorunlu tüketim mallarına piyasa kontrolü, rekabet düzenlemesi ve sıkı denetim şarttır.
Enflasyonu zorunlu olarak yaşadığınız bir birlikteliğe dönüştüğünde; kalitesiz hayata, refahsız büyümeye, şişen fiyatlara maruz kalırsınız. Enflasyonla savaş, etiketler üzerinden değil, tarlada, fabrikada, üretimde verilir. Bizim bu süreçte üretimi arttırmaktan başka çıkar yolumuz yoktur.
Her zaman dile getirdiğimiz üretmeden kazanamayacağımız gerçeği enflasyonla savaşımızda da bizim gerçeğimiz olarak karşımıza çıkar.
Gıda enflasyonu diyoruz demesine de halkın birincil sorunlarından olan barınma sorunu, kar topunun yuvarlanarak çığa dönüşmesi gibi yuvarlanarak büyümeye devam ediyor. Üstelik insanların en doğal ihtiyacı barınma sorununu ortadan kaldıramazsanız arkasına teneke bağlanmış arabanın yolda çıkardığı ses gibi bağırarak üzerinize gelir.
Kaliteli ve güvenilir yaşam alanlarının oluşturulması için kentsel dönüşüm devreye sokulsa da bu ne kadar yeterli ve hızlı olursa o zaman en doğru sonuca ulaşılacak. Fakat son zamanlarda inşaat sektöründe satışların da yeterli derecede bir satış grafiği yakalayamadığını görüyorsunuz. Çünkü toplumun çoğunluğu asgari ücretle ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmişken barınma sorununa ayıracak bütçeleri de ne yazık ki olamıyor.
Eskiden kooperatifler kurulur. Bu kooperatiflere ödenen taksitlerle ev sahibi yazlık sahibi olurdunuz. Fakat gelin görün ki, buna bile yetecek bütçe ne yazık ki artık yok. Emekliler hepten umudunu yitirmiş durumda olduklarından o tarafa hiç bakacak yüzümüz de yok.
Yine dönelim gıda enflasyonuna. Artık markalar ve üretim yapan firmalar, tüketicinin sepetin de yer almak için farklı yöntemleri dener oldular. Alışveriş davranışları değişiyor. Pahalı ürünler için yeni satış politikaları geliştiriliyor. Zira sepetten ilk çıkarılacaklar arasında yer alıyorlar. Bir sepetteki en yüksek fiyatlı ürün olmayı kimse istemiyor artık. Ürünü küçültüp fiyatı artmamış hissettirmek bir anlamda tüketiciyi aldatmak aslında.
Tüketiciye gramaj azaltarak, daha küçük paketlerle enflasyona yönelik çözümler yaratan markalar, büzülerek resesyon etkisini azaltmaya çalışıyor. Bir mutfak sepetinin aynı ürünlerle maliyetini düşürmenin yolu, ürünlerin yarısını almak haline gelmeye başladı.
Büzüşme enflasyonu, bir ürünün fiyatının aynı kalması durumunda, ürünün miktarının ya da kalitesinin azalması anlamına geliyor. Bu durumda, bir ürün için ödenen miktar aynı kalırken, gerçek değeri azalıyor. Fiyat zammını algıdan uzak tutmanın enflasyona faydası yoktur.
Gramajı azaltıp fiyatı aynı tutmak marka güven kaybıdır. İtibarı olumsuz etkiler. Maliyettir. Ürün kalitesi düştüğünde rekabet avantajı kaybıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: