Bir yılı daha geride bırakırken ekonomik rakamlardan çok, çocuklar ve gençlerin son günlerde yaşadıklarını değerlendirmek istiyorum.
Dijital bir yaşamın içinde olan çocuklarımızın, hemen hemen hepsinin ellerindeki küçük kutulara sığan bir yaşamları var. Anneler ağlayan çocuklarını susturmak için bile bir yaşındaki çocuğun eline telefonu veriyor. Doğuştan bağımlı doğan çocuklar hayatın içerisinde kendi rollerini nasıl üstlenecekler? Nasıl değerli birey haline gelecekler merak ediyorum.
Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil yetişiyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını bile anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanı başımızda acı çeken çocuklar, savaşlar, ölen on binlerce insan onları ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film izler gibi izliyorlar ve umursamıyorlar. Hayatlarının odağındaki tek gerçek eğlenmek. Eğlenmedikleri zamanlar onlara işkence gibi geliyor.
Kendileri için yapılanların farkında değiller ve vefasızlar, kıymet bilmiyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmekten başka amaç olmadığı için, artık tek eğlence kaynağına dönüşmüş olan telefon ve tabletlerini elinden aldığınızda sanıyorlar ki; dünyanın sonu geldi…
Geçmiş onları çok da ilgilendirmiyor. Maneviyatı yaşamanın ne demek olduğunu tam olarak algılayabilmiş değil. Hoş büyükler de bu konuda yeterli olamadıkları için çocukları doğru yönlendirdikleri ya da doğru eğitim verdiklerini düşünmüyorum. Vatan kavramını çocuklarda ve gençlerde hala oturtabilmiş değiliz. Öyle ki bazılarının duyarsızlığı karşısında dilinizi yutuyorsunuz. Çünkü en iyi fiyatı verene satacak kadar duyarsızlar.
Şimdi diyeceksiniz ki çocukları gençleri aldın yerden yere vurdun. Hemen hemen hepiniz her gün sosyal medyada dolaşıyor ve bu tür düşünceleri umarsızca paylaşanları görüyorsunuz. Bakıyorsunuz haberlerde iki genç rahatlıkla okul müdürünü ya da öğretmenini öldürebiliyor. Şöyle bir geçmişe ya da gençliğinize dönün bakın bütün bunlar yaşanıyor muydu?
Peki bu nesil, 20 yıl sonra nasıl ana baba olacak?
Evini nasıl idare edecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can verecek?
Bütün bunların ana kaynağı yine anne ve babalar. Çünkü bu çocuklar yorulmuyor. Bu çocuklar ıslanmıyor. Bu çocuklar soğuk havada titremiyorlar. Okula yürüyerek gidip yolda üşümüyorlar. Yokluk ve açlık nedir bilmiyorlar. Velhasıl bu nesil anne ve babaların ne istersin çocuğum demelerine o kadar alıştı ve biliyor ki; anne ve babası isteklerini yerine getirecek yorulmasına gerek kalmıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onları çok da ilgilendirmiyor. Sayamadığım onca sorunun çözümü için bir an önce bilimsel ve elle tutulur çalışmalar yapılarak bu nesil kaybedilmemeli.
Bu neslin içinde elbette başarılı gençler duyarlı ve hassas gençlerimizde var. Okullarında artan yemekleri sokak hayvanlarına dağıtmak için çaba harcayan, etrafında yaşanan olaylara duyarsız kalmayan, vatan ve bayrak sevgisini yüreğinin derinliklerinde yaşayan gençlerimizde var elbette…
Yeni nesil gençleri projeler üreten, hayata eğlence gözüyle değil geleceği planlayan, başarı odaklı milletine ve memleketine sahip çıkan atalarına saygı duyan gençler olarak yetiştirmeliyiz ve hatta bu bir devlet politikası haline de getirmeliyiz...