Ülkede her çalışanın bir yasası var. Avukatların BARO, memurların 657 Saylı yasası, Müsteşarın, daire müdürünün, hademenin, askerin, kısaca her alanda görev yapanların tabi oldukları ve sorumluluklarını, yetkilerini belirleyen bir yasaları, tamim ve tüzükleri var.
Siyasetçilerin böyle bir yasaları var mı?
Yok!..
Onun için siyasetçiler hep sallarlar, atarlar, bol keseden vaatte bulunurlar, kendilerine kıyak çıkarlar sağlarlar, ihalelere müdahale ederler, her türlü tayin, nakil ve atamalara el atarlar.
Yetmez, kimi şirket ve kurumların gizli ortakları ve hissedarlarıdırlar.
Bazıları iki, üç, dört, beş ayrı yerden maaş alırlar.
Yalan söylerler, kandırırlar; K. Kılıçdaroğlu’nun tespiti (Maltepe ekonomi Forumu konuşmasında.)
Bütün bunlara karışırlar. Ama en ufak bir sorumlulukları yoktur. Onun için de istedikleri gibi davranırlar.
Bir işçi, devlet memuru, asker ya da bir kamu görevlisi, çalıştığı iş kolunda kurumunu ya da devleti zarara sokacak, devlet malına zarar verecek olsa verdi zararın parasını ödemez mi?
Devletin aleyhine bir suç işlese, hakkında soruşturma açılıp, gereken yapılmaz mı?
Biz de siyasetçiler her şeyi yapıyorlar. Ama gel gör ki hardal tanesi kadar sorumlulukları yok. Siyasetçiler, bakanlar, başbakanlar ya da cumhurbaşkanları suç işlediklerinde, devleti maddi zarara uğrattıklarında ya da görevlerini kötüye kullandıklarında haklarında bir işlem yapılabiliyor mu?
Hayır! Sakın ha Anayasa Mahkemesi’nde yargılanıyorlar demeyin. Oraya göndermek o kadar zor ki!
Öyle ise, siyasetçilerinde sorumluluklarını, yetki ve icraat alanlarını belirleyen bir, “Siyasetçi ahlak ve etik yasasının” acilen çıkarılması şart değil mi?
Biz seçmenler, seçtiklerimizin şaibesiz olarak görev yapmalarını istemekteyiz. Zira TBMM yüce ve değerli bir kurumdur. O çatı altında bulunanların da öyle olmasını istemek hakkımız değil mi?
Çarşıya, pazara çıkın ve vatandaşa, “Siyasetçilere güveniyor musunuz?” diye sorun.
İnanın her yüz vatandaştan 85-90’ı rahatlıkla “HAYIR” diyecektir.
Eğer bu tür bir yasa çıkarsa, TBMM’ne zengin olmak ve ömür boyu devlet olanaklarından yararlanayım düşüncesinde olanalar değil; ülkesine yararlı işler yapmak isteyenler parlamenter olmayı isteyeceklerdir.
Bizim siyasetçilerin maşallahı var. Parlamenter olmanın kazandırdığı olanaklarla da yetinmeyip, büyükşehirler ya da rantı fazla ilçelere belediye başkanı olarak da doyumsuzluklarını göstermektedirler.
Yapılan hiçbir hata, kusur ve devlete verilen zarardan ötürü en küçük bir yaptırıma tabi olmayan milletvekilliğini kapmak için kırk takla atılmaz mı?
Kaldı ki, milletvekillerini de biz seçmenler belirlemiyoruz. Beni temsil eden vekilimi, izin verin de ben oylamayla belirleyeyim. O zaman bana karşı sorumluluk taşır ve daha temkinli davranır.
Parti genel başkanlarının ya da parti üst yönetimlerinin belirlediği ve yasası olmayan bir sistem; dedikodu ve her türlü şaibeye açıktır. Güven sorunu da buradan kaynaklanmaktadır.
Eğer amacımız, modern ve medeni bir dünya da kalkınmış, çağı yakalamış bir Türkiye olarak yer almaksa; güçlendirilmiş, ahlaki, etik ve sorumlulukları belirlenmiş: “SİYASETÇİ AHLAK YASASI” çıkarılmış bir parlamenter sisteme acilen ihtiyacımız vardır.
Esen kalınız.
YORUMLAR