Başlık uygun düşmedi belki ama inanın Libya bir bilmece.
Türkiye’nin çıkarlarının da korunduğu bir ülke midir Libya?
Evet de denebilir hayırda. Libya üçe bölünmüş durumda. Ülke geneline General Hafter hâkim gibi. Türkiye’nin anlaşma imzaladığı ve uluslararasınca tanınan meşru Fayiz es-Serraç, (Türk asıllı olduğu söyleniyor.)başkent dahil çok az bir kısımda. Libya’da Karamandan sürgün edilen azımsanmayacak bir Türk unsur da Karamanipos devletini kurmak için imkân ve malzeme aramaktadır.
Türkiye elbette Libya’ya asker göndermeli. Ancak:
Türkiye Serraç’a neden destek veriyor? İhvan yani Müslüman Kardeşlerden olduğu için mi?
Geçtiğimiz günlerde Saraç’ın Londra’da alış-veriş yaptığı görüntüleri yayımlandı. Yani Libya pek de Serraç’ın şeyinde değil.
Hafter’in yanında ve arkasında kimler yok ki?
Ya Serraç’ın yanında kimler var?
Bütün bunlar enine boyuna ve derinlemesine bir araştırılıp analizi yapıldı mı?
Meçhul!..
Uluslararası arenada meşru Serraç’la birlikte Libya’da tanınan bir de konsey var. Libya ile ilgili kararlar Serraç’ın onayının yanında Konsey’in onayıyla da geçerlidir. İkili bir mekanizma!.
Libya’ya asker gönderme teskeresi TBMM’inde oy çokluğu ile geçti. Gerekçesi, “Biz davet edilmediğimiz yere gitmeyiz. Davet edilen yere de elbette icabet ederiz ve şu anda bize bir davet geldi.”
Serraç, Türkiye’nin asker gönderme isteğini kabul edip onaylamıştır. Ya meşru Libya Konseyi, orada bu asker gönderme işi onaylanmış mıdır?
Elbette hayır!
Libya’ya asker gönderme işi Libya Konseyi’nde onaylanmadığı gibi Konsey, Türkiye’yi de istenmeyen ülke olarak kabul etmiş ve Türkiye ile ilginin de kesilmesine karar vermiştir. (Hüsnü Mahalli, 05.01.2020 günü TELE1 tv’de açıklamasından)
Durum bu iken Türkiye, hangi davet ile Libya’ya hangi gerekçe ve dayanaklarla asker gönderecek?
Türk askeri orada kimlerle hangi şartlarda kimlere karşı nasıl bir görev yapacak?
Elbette Türk askeri, Türkiye’nin çıkar ve menfaatlerini korumak için vardır. Ama her türlü uluslararası hukuk ve güvenceler altında.
Serraç ile yapılan anlaşmanın aynısı ve daha tutarlı ve güvenilir olanı; meşru Suriye hükümeti ve meşru devlet başkanı B. Esad ile de yapılanı olacaktır.
Böylece hem Akdeniz’deki çıkarlarımız garanti altına alınacak hem de güney sınırlarımız daha güvenli olacak ve Suriye’deki askeri faaliyetlerimiz de daha haklı hale gelecektir.
Libya’da ve Fizan çöllerinde yeni “Yemen Türküleri” yakmak ve söylemek istemiyoruz.
Esen kalınız.
YORUMLAR