Ülkelerin kalkınmışlığı, eğitime verdikleri önemle doğru orantılıdır. Eğitimin kalitesi, öğretmenlerin sosyal refahı ve nitelikli eğitimleri ile olasıdır.
Köy Enstitüleri bu ülkenin temel direği idi ve bu direği kapatarak kırdılar. Kaybeden Türkiye olmuştur.
Türkiye ye yapılmış en büyük kötülük. Ülkenin can damarını nasıl kestiler?
Bu gün İmam-Hatip okullarının yerine Köy Enstitüleri olsaydı Türkiye her şeyini kendi yapıyor ve İhracatı iki trilyon dolar seviyelerinde olacaktı.
Bilindiği gibi Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır. Tamamen Türkiye’ye özgü olan yerli ve milli bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL ve Genel Md. İsmail Hakkı TONGUÇ yönetmişlerdi. Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek, toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti. Ülkenin 7 ayrı bölgesinde 21 okul, 1954’te “Komünizm aşılıyorlar” gerekçesiyle kapatılarak “İş için, iş içinde eğitim” uygulamasına son verildi.
Köy Enstitülerini kapattıranlardan biri, KİNYAS KARTAL idi. Bu muhteremin gerekçesi akıllara ziyan: Kinyas efendi: “Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar.” Demek ki Köy Enstitülerinden çıkan beyinler bu beyin çıkarlarına aykırı imiş.
Bir gazete yazarının dönemin Van milletvekili Kinyas KARTAL ile yaptığı bir röportajdan bazı kesimler :
Soru: Köy enstitüleri KOMÜNİST YETİŞTİRDİĞİ için mi kapatıldı?
– HAYIR. Beni babam MOSKOVA ÜNİVERSİTESİ’NDE OKUTTU komünizmin ne olduğunu ben gayet iyi biliyorum. Köy enstitülerinde komünizmi bilen kimse yoktu.
Soru: Peki, KARMA EĞİTİMDEN dolayı mı kapatıldı?
– HAYIR. Bu da değil bütün dünyada okullar karma eğitimli kız erkek beraber okuyor.
– Peki ya neden?
– Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama köy enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU GELDİ ve bu köylerden artık KİMSE BANA GELİP DANIŞMAMAYA BAŞLADI. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse BENİM AĞALIĞIM NE OLUR, SIFIRA DÜŞER!..
Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve DOĞUDAKİ BÜTÜN AĞALARA telefon ettim onları topladım. Bir de batıdan buldum ESKİŞEHİR’DEN EMİN SAZAK. Sonra MENDERES’LE PAZARLIĞA GİTTİK. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki;
“Köy Enstitülerini KAPATIRSAN şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. KAPATMAZSAN OY YOK” ve Menderes’te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı.
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra 27 OCAK 1954’te çıkarılan yasayla KÖY ENSTİTÜLERİ kapatılarak günümüze ve geleceğe ışık saçacak güneşimiz resmen batırıldı.
KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILMASAYDI;
-Fırsat ve olanak eşitliği sağlanırdı.
* Ezberleyen öğrenci değil de okuyan, üreten, düşünen öğrenciler başarılı olurdu.
– Öğrenciler okullarına cep harçlıklarıyla değil emekleriyle “katkı” yaparlardı.
*Demokrasi sadece kitaplardaki tanımlarda değil yaşamın ta içinde olurdu.
– Daha nitelikli öğretmenler yetişirdi.
* Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı.
– Boş zamanlarını MÜZİK DİNLEYEREK DEĞİL, ENSTRÜMAN ÇALARAK; takım fanatikliği ile değil spor yaparak değerlendirirlerdi.
Biz şu an sadece matematik problemlerini hızlı çözen, test bilen, ezberci çocuklar yetiştiriyoruz.
Yeter mi? Yapay zekânın tartışıldığı günümüzde bu eğitim sistemiyle 2023’ü nasıl karşılayacağız?
Deve sidiğinin şifasını tartışmakla, organik hoşaf safsataları ile nereye? Hâlâ akıllanmadık mı?
Ötesi var mı? Daha ne yazalım, hepsi bu!..
H. Ali YÜCEL’in: “Köy Enstitülerinin bütün günahı omuzlarıma, sevabı başkalarına olsun.” Sözü ile noktayı koyalım.
Esen kalınız.
YORUMLAR