Bu sabah (14.04.2018) Fransa ve İngiltere destekli ABD jetleri Suriye’ye müdahale etti ve söylentiye göre bazı hedefleri vurdu.
Gerekçe, Esat yönetiminin Guta ve Duha’da kendi halkına kimyasal silah kullandığı iddiası.
Esad, Suriye’de iç karışıklık başladığından beri en güçlü dönemini yaşamaktadır. Bildiğim kadarı ile Esad diplomalı ve diş doktorudur.
Esad, salak ya da aptal mı ki, en güçlü anında elini zayıflatacak böyle bir akılsızlık yapsın? Eğer Esat kimyasal silah kullandı ise hayatının hatasını yapmıştır. Bu, düşmanlarının eline koz vermek kendi ayağına da kurşun sıkmaktır.
Rusya, “Suriye’de böyle bir kimyasal saldırıyı Esat’ın yaptığına dair kanıt yok” derken ve uluslararası bir heyetin, Suriye’de bu alanda bir araştırma yapması kararlaştırılmış ve Esat yönetiminin de buna “EVET” demesine rağmen ABD, neden böyle bir operasyon yapmış olabilir?
Biz, bu filmi daha önce Irak ve Libya’da görmüştük.
Irak ve Saddam, aynı suçlarla suçlanarak işgal edilmiş ve Saddam’da öldürülmüştü. Görüldü ki, Saddam’ın denildiği gibi kimyasal silah üreten tesisleri yokmuş.
Sonuç; Irak parçalandı, merkezi otorite zayıflatıldı ve BOP yürürlüğe sokuldu. Güney sınırlarımız güvensiz hale getirildi, güney bölgemizde de “Hendek” savaşları başlamıştı. Kahraman ordumuz, jandarmamız ve polislerimiz sayesinde can ve kan pahasına bölge temizlendi.
Suriye güçlü olursa, İsrail’in güvenliği zarar görecektir. Suriye’de Irak gibi parçalanırsa; İsrail daha güvende olacaktır. Tıpkı Irak ve Libya’da olduğu gibi Suriye’nin enerji kaynakları (petrolü) ABD ve Batı’nın kontrolüne girecektir. ABD’nin, hava harekatını destekleyen ve Esad’ın gitmesini isteyen Türkiye, Esad sonrası nasıl bir Suriye öngörmekte? Esad’ın yerine kimi getirebilecektir ve bunu yapabilecek güç ve siyaseti var mıdır?
Hiç endişelenmeye gerek yok. Eğer akıl devrede ise asla bir III. Dünya Savaşı olmaz. Çünkü hem ABD hem de Rusya iyi bilirler ki, “Hiçbir savaşın kesin galibi yoktur. Az zararı göreni ile çok zarar göreni vardır.” Ne der atasözümüz, “İki testi çarpışınca; birisi kırılırsa diğeri de çatlar.”
Ama bizim gibi cemaat, tarikat ve mezhep sarmalında boğulan İslam dünyasının; birbirinin boğazına sarılıp kanını dökmek gibi bir zararımız olur o kadar.
Türkiye bu işin neresinde?
Türkiye ne acıdır ki, iki arada bir derde kalmış politikalarında. Hem Rusya ve İran yanında hem de Esad takıntısı ile ABD, İngiltere ve Fransa yanında politikası takip etmeye çalışıyor ki, asla tutarlı değildir. Ümmetin lideri, nasıl olur da ümmetin emperyalistlerce bombalanmasını ister?
Esat halkına zalimdir, insanlık suçu işlemektedir. Bu doğru ve gerçektir/olabilir.
Ama bizim doğru ve gerçeğimiz, ülkemizin ve asil milletimizin menfaat ve çıkarlarıdır. Atatürk diyor ya; “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
ABD ve Batı, BOP projesinden vaz geçmiş değildir. Söz konusu Arapların, Müslümanların ve Türklerin karakaşı, kara gözü değildir. Enerjinin kontrolü ile İsrail’in güvenliğidir.
Ne Rusya ne ABD ne de Batı ve İran, bizim ülkemizin çıkarları olmalıdır. Yurtta barış, dünya da barış politikası ile Arapların iç işlerine karışmadan, çıkarlarımızı koruyabilmemizdir.
Akıllı ve akılcı siyaset, “Yâr zülfine dokunmadan zülfiyare dokunmaktır.”
Devlet adamlığı ve akılcı siyaset bu günlerde gereklidir.
Devletlerin sonsuza dek dostluk ve düşmanlıkları olamaz. Çıkarları söz konusudur. Hele hele bir operasyonun arkasında İngiltere varsa, iki kez düşünmek gerekir.
Esen kalınız.
YORUMLAR