Dolar tırmanıyor, hamd olsun bizi teğet geçecek
Nazım PEKER

Nazım PEKER

Dolar tırmanıyor, hamd olsun bizi teğet geçecek

28 Mayıs 2018 - 12:11

Türkiye’de ekonomi yönetimi, Sayın rdoğan’ın hayalleri ve ekonomistlerinin arasında bir tenis topuna döndü. Sayın Erdoğan:  “Faiz her şeyin anası, faizleri mutlaka düşürmeliyiz. Ekonomi bu faizle yürümez” havasında iken Dolar: 4.90 ları gördü.

Ortalık panikledi. Dövizin kalbi TAHTAKALE tarihinde ilk defa kendini kapattı. İflaslar gelebilir endişesi ile.

Daha önceki kriz belirtilerinde, “Hamd olsun bizi teğet geçecek” diyen yöneticiler ortalıklarda yoklar. Yoksa ekonominin bizi delip geçeceğinden mi endişeliler.

Sonunda T.C. Merkez Bankası acilen toplandı ve FAİZİ üç puan artırınca geçicide olsa Dolar’ın ateşi azıcık söndü.

Ekonomi bakanı Sayın Zeybekçi, “Sağlıksız fiyat oluşumları yaşamaktayız” açıklamasının ardından, büyük bir kâhin edasıyla, “Dolardaki artışlar henüz yıpratıcı etki oluşturmamıştır” şeklinde kimselerin anlam veremediği bir açıklama daha yaptı. Sayın Başbakan ise, “Dolar dolsa ne olur dolmasa ne olur?” vurdumduymazlığındaydı. Demek ki ekonomi ile ilgileri bu kadarcıkmış.

Sayın Bozdağ ise “Bu, dış güçlerin bir oyunudur. Amaç Türk ekonomisi yoluyla AKP ve Sayın Erdoğan’ı alaşağı etme girişimidir. Fakat amaçlarına ulaşamayacaklar” akıllara ziyan açıklamasını yaptı ki bu, içi kof bir gerekçe idi. Öyleyse gerekeni neden yapmıyorsunuz?

İşin en dikkat çeken yanı ise Sayın Erdoğan’ın sessizliği idi!..

İyi işlerin hepsini kendine fatura eden AKP ve kurmayları, her nedense bu tür olumsuzlukları bir türlü kabullenememekteler. Sanırsınız ki, bunlar iktidar da değiller ve ülkeyi yönetmiyorlar.

Soru şu: “Ne oldu, hangi yanlışlar yapıldı da ülke ve ülke ekonomisi bu hale geldi?”

Biraz gerilere gidelim.

Yıl 2000. Türk ekonomisi bir iç kanama yaşamıştı. O günkü içinde MHP’nin de bulunduğu hükümet, seçim kaybetme pahasına: 2001 de acı tedbirler aldı. Ekonomik bir program uyguladı. Ekonomiyi disipline etti, faiz ve dövizi dizginledi, bankaların içini doldurdu. Bu, bir acı reçete idi.

Sayın Bahçeli’nin kerameti kendinden menkul “Erken Seçim” istemesi, nedeniyle o günkü hükümet, bu programın meyvelerini alamadan hükümetten gitti ve bir umut olan AKP iktidara geldi.

Sayın Erdoğan ve ekibi, iktidar olduklarında bu meyveleri, yenecek halde hazır buldular. Ta ki 2007 ye kadar.  TL değer kazanıyordu, faizler inmiş, enflasyon düşüşte, büyüme % 6 lardaydı.

Sayın Erdoğan ve ekibi bu meyveleri iştahla yediler. Fakat yeni meyve verecek oluşumlarda hiç bulunmadılar. Bu arada zamlarda yapılmadı ve Erdoğan bir konuşmasında: “Biz onlar gibi iki de birde zırt pırt zam yapmayız” övünmesindeydi de haklı olarak.

Meyveler yenmekteydi. Cumhuriyetin kazanımları” Özelleştirme” adı altında satılarak bütçeye devamlı gelir sağlanmaktaydı. Güven veren ekonomik yapısıyla: hem özel sektör hem de devlet habire de borçlanıyordu. Bu borçlar, “Betona, israfa, saraya, ranta, uçak ve araçlara gösterişe dayalı yatırımlara” harcanıyordu. Güçlü tek adam imajı ile hazırı ye, otur havasındaydılar.

Fakat bir şey yapılmıyordu; yeni meyve verecek bahçe yapılmıyor, yeni meyve verecek ekonomik oluşumlar devreye sokulmuyordu.

Sonuç mu: Ortada değil mi? Üretmeden tüketen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Cari acık, bütçe açık, dış borç sarmalında bir Türkiye var elimizde.

Şimdi manifesto ile deniyor ki; “24 Haziran’dan sonra her şeye el atıp düzelteceğiz.” İyi de be muhteremler 16 yıldır nerelerdeydiniz?

Çarşambanızı gördük. Perşembenize hamd olsun.

 Demek ki verecek bir şeyiniz yok. Olsa idi 16 yıldır vermez miydiniz?

Hiç kimse vatan haini değil.

Ülke ekonomisinin zedelenmesinden de zevk almıyor. Endişemiz var, yarınlarımız adına; o kadar!..Aklınızdan çıkarmayın: “Eğri cetvelle doğru çizgi çizilmez.”

Esen kalınız.                                                                                                 

               

               

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar