Bu yazımı katıksız bir Arap hayranı olan Cübbeli olmak üzere okumadan, bilmeden,
araştırmadan Arap hayranı olan tüm Türk kardeşlerimde okusun. Okumakla da kalmasın
başkalarına da okutsunlar.
Araplara göre biz Türkler kimiz, neyiz? Araplar biz Türkleri neden sevmezler sorusuna yanıt
aramaya çalıştım, araştırdım ve şu tarihi gerçeklerle karşılaştım.
Araplar, biz Türkleri MEVALİ olarak görmekteler.
Nedir MEVALİ? Bunun birkaç anlamı var; İslamiyet’ten önce Araplar, “Azledilmiş” kölelere
MEVALİ diyorlarmış. Yani hürleşmiş KÖLE.
İslamiyet’ten sonra ise MEVALi kavramı-sözü, Arap olmayan Müslüman uluslar için
kullanılmış. Yani Araplardan sonra Müslüman olanlar için. Arap kültür ve geleneğine göre
Mevali’nin malı-mülkü, parası, karısı, kızı, bacısı Araplara helal sayılıyordu. Mevalinin doğurduğu
çocuk da Mevali olduğu için veliaht olamıyordu. Tıpkı Yahudi anlayışı.
Arap tarihine bakıldığında şunu açıkça görüyoruz; Mevali denildiği zaman akla ilk gelen
TÜRKLER oluyor. Çünkü Türkler, İslamiyet’in gelişinden tam üç yüz yıl sonra: Kılıç zoruyla 934’te
Müslüman olmuşlardı.
Araplara göre Kur’an, Mekke ve çevresinde yaşayan insanları uyarmak için Arapça ve Arap
bir peygambere gönderilmişti. Dayanakları da; “Biz her kavme-millete peygamber gönderdik” ayeti
idi. Araplar bu ayeti,” Hz. Muhammed Arap’tır, İslam’da Araplar için” diye anlayıp, yorumladılar. Bu
tezden yola çıkarak, Arap olmayan ulusların Müslümanlığını asla kabul etmediler; MEVALİ olarak
gördüler. Yani dinde de IRKÇILIK yaptılar.
Bu görüş ve geleneğe karşı çıkan büyük imam Ebu Hanife (699-767), Arapların hışmına
uğradı, görmediği eziyet ve işkence kalmadı.
Sonradan Müslüman olan biz Türklerin, Hanefi Mezhebini seçmemiz tesadüfü değildir.
Bu Mevali geleneğini Emeviler gibi Abbasiler de devam ettirdiler. Bağdat’taki Abbasi
halifesi, kendisini kurtaran Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e kızını vermedi. Gerekçesi de Tuğrul Bey’in
Türk ve Mevali olmasıydı. Duydunuz mu Arap severler?
Değerli okurlarım! Tarihin hiçbir döneminde, Araplar biz Türklerin İslami liderliğini de, tarihi
liderliğini de, egemenliğini de asla kabul etmediler, bu günkü gibi. İlk fırsatta, ilk müsait anda Türklere
başkaldırdılar, isyan ettiler.
İslamiyet’i Avrupa’ya taşıyan, hilafeti 1517’den beri temsil eden Osmanlıya karşı, soysuz ve
İslam karşıtı İngilizlerin yanında yer alarak, binlerce MEHMETÇİĞİMİZİN vahşice kanını akıttılar,
midelerini deştiler.
Bu vahşetin arkasında MEVALi geleneği bulunmaktaydı.
Özetlersek; Osmanlıya isyan eden Arapların başında Şerif Hüseyin denen İngiliz sevici vardı.
İşin tuhafı ise Şerif Hüseyin’in İstanbul doğumlu olmasıydı. Haşim’i ırkından olduğu için, Mekke Şerif’i
tayin edilmişti. Bu, Türk düşmanına göre Türkler Mevali idi, mevaliden de Halife olmazdı/olamazdı.
Halifeye karşı gelinmezdi ama Türkler mevali idi.
Suudilerin Yunan tarafını, Ermeni tarafını tutması, PKK’ya destek vermesinin arkasında hep
bu Mevali anlayışı yatmaktadır.
Kısa araştırmamda şunu gördüm ki Araplar, tarihin hiçbir döneminde biz Türkleri, kendileri
ile eşit Müslüman saymadılar. Bunun altında yatan gerçekte, Arap kültürüne göre, Mevalinin iktidarı
asla “MEŞRU” sayılmaz anlayışıdır.
Daha dün kadar yakın, 2020 yılının mart ayında Suudi Müftüsü: “Türkler mevalidir, İslam’ı
temsil edemezler” diye fetva vermiştir.
Bütün bu gerçekler ortada dururken, körü körüne, inadına asla Araplara layık olmayacak Arap
sevgisinin anlamını, anlamak akıl dışı değil mi?
Ümmetçilik yaparak, aşırı Arap sevgisi, Arapları bile kendilerine güldürmüştür. Nedir o,
İstanbul’da “Arap dili ve kültürü sempozyumu” yapmak? Bu, bir cehalet değilse İHANET olmuyor
mu?
Asil milletim! Bu tarihi gerçekleri iyi bilmelisin, bilmelisin ki ona göre tavır alıp siyaset
yapmalısın. Sen mecnun musun ki karşılıksız seveceksin?
Esen kalınız
YORUMLAR