Sevgili okurlarım, ne yazı ki, biz bu günü de dışarıdan almışız. Benim zoruma giden tarafı bu. Oysa biz günlerimizi, sosyal devlet anlayışımızı: Türk için, Türk’e göre anlayışı ile yapsaydık, daha onurlu ve daha milli olmaz mıydık?
Burasını geçelim.
İlk defa ABD de kutlanarak, oradan dünyaya ihraç edilmiş bir etkinliktir. Lehinde de, aleyhinde de konuşanlar var. Aleyhinde olanlar, bunun bir tüketim ekonomisi icadı olduğu fikrinde birleşmekteler ki, haksızda sayılmazlar.
Anne nedir? Analık duygusu nasıldır?
Elbet bunlara ben sağlıklı cevap veremem, anne ve analık duygusunu, doğurana ve karnında taşıyana sormak, ondan dinlemek gerekir. Öyle sanıyorum ki, bu duyguyu tam olarak anlatacak, izah edecek bir kelime henüz Türkçemiz başta olmak üzere hiçbir lisanda karşılığı yoktur. Annelik, zahmetli bir iş ve zor bir meslektir. Bir ton yükü, 20 metre yüksekliğe 20 kez indirip çıkarmak gibidir derler.
Doğurmak ve doğurganlık başlı başına bir zahmet ve zevktir. Tanrı’nın dişilere verdiği önemli bir değerdir.
Doğuran kadınlar, analık duygusunu kavrayıp, anne zevkini yakaladıklarında dünyanın en mutlu ve en mesut insanları olmaktadırlar.
Düşünün birazcık, gebeliğin her anı, anne adayında bir sıkıntı ve fiziksel rahatsızlık yaratırken, ruhen de bazı olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
Karnınızda büyüyen bir nesne, yeme ve içme sisteminiz, uyku düzeniniz bozulmakta, çilleriniz artarken, kilolarınız da artmaktadır. Vücudunuz bir deformasyona uğramaktadır. Ardından sancılar, doğum anının dayanılmaz acı ve sıkıntıları da üzerinin tuzu, biberi olur.
Doğum bir şekilde gerçekleşir.
Zevklerin en büyüğü, onca dayanılmaz acı ve ıstırapların kaynağı ufacık bir can, kollarınızda nefes almaktadır. Sizden beslenmekte, size ağlamakta, size naz etmektedir. İş bununla da bitmez, sancılar, ağrılar, ağlamalar, uykusuz geceleriniz. İlk söylenen kelimeler, ilk oturuş, ilk emekleme, ilk ayakta durma ve ilk adım atışlar. Bunların hepsi birer zevk ve tatlı bir uğraşın mutluluk resimleridir.
İşte analık böyle bir duygu olsa gerek.
Böylesine zor bir mesleğin, tatlı bir meyvesini taşırsınız kucağınızda.
Neslin devamı, soyun devamını sağlamaktasınız. Yaratılmışların en şereflisini yetiştirensiniz.
Onun için de; sade bir gün size yeter mi?
Bundan dolayıdır ki İslam, “Cennet anaların ayakları altındadır.” der. Cenneti kazanmak zor bir süreç istemektedir, amellerinin yanında; iman ve itikadın da sağlam ve kavi olacak ki, cennetten bir yer kapabilesin.
Ama analar için durum bambaşka. Onların ayaklarının altına layık görülmüştür cennet. Düşünenler için bunda büyük bir ibret ve çok büyük bir mucize vardır.
Zaten analık ve doğum başlı başına bir mucize değil mi?
Analar gününde yılın anaları seçilecek; kim bilir hangi bürokratın ya da hangi devletlûnun anası bu seçime uygun görülecek? İşin içine hatır ve makam girecek? Coronavirüs, bugünü de olumsuz etkileyecek ya!.
Oysa köşelerde ve bucaklarda öyle analar var ki, çocukları için her türlü zorluğa göğüs gerip, okutmaya, büyütmeye çalışan! Umarım böylelerini buluruz da ANNELİĞİN anlam ve manasına uygun bir kutlama yaparız.
Eşim, kızım, bacım, gelinlerim, yeğenlerim başta olmak üzere bütün anaların, ANALAR GÜNÜNÜ kutluyor ve istisnasız bütün anaların ellerinden SAYGI ve HÜRMETLE öpüyorum. Eğer ki benim bu dudaklar, o elleri öpmeyi hak ediyorlarsa! Rahmetli anamı da saygı, rahmet ve minnet ile anıyorum. Ona hayırlı bir evlat olmanın uğraşındayım
Bütün anneler melektir, aile denen büyük çadırın ana direğidir, kristaldir. Lütfen kristalleri kırmayınız...
Esen kalınız.
NOT: Covid-19 önlemlerine uyalım, fiziksel mesafeyi koruyalım, duygusal sarılmalar yapmayalım.
YORUMLAR