Sayın Erdoğan önderliğindeki AKP’ye bu asil ve vefalı millet çok kredi verdi.
Gel gör ki, verdiği kredinin binde biri kadar da karşılık göremedi.
İktidarı 20 yıla yakın bir süredir elinde tutan AKP, yıllarca dini, dini söylem ve ritüelleri istismar ederek; cumhuriyetin 80 yıllık birikimlerini satarak: üretmeden tüketerek, “Paramız var ki alıyoruz” popülist politikalarıyla bu güne geldi.
Geleceğe yönelik, üretime dayalı, ülkenin gereksinimlerini karşılayacak planlı ve akılcı bir ekonomi izlemediler. Çiftçiyi ve üreteni göz ardı ettiler.
Elimizi vicdanımıza koyup soralım, 20 yılda yaptıkları bir tane üretim eserleri var mı?
Bizde bir söz vardır: “Hazıra Hasan Dağı bile dayanmaz” diye Tulumbanın suyu bitti artık. Çatı delik deşik ve su alıyor. Siyasetçilerin ve sosyal bilimcilerin ortak görüşü: Bunları önleyecek akılcı ve dişe dokunur bir programları da: dünyayı okuyabilecek, gerçekleri analiz edip uygun karar verebilecek, doğruyu, yanlışı, hatayı söyleyebilecek; ülke gereksinimlerine program yapacak ehliyetli, liyakatlı, donanımlı insan kaynakları da, bürokratları da yok.
Ülke ekonomisi büyük bir çöküş yaşamakta. İşçisi, memuru, köylüsü, çiftçisi, üreteni, taşıyanı, gelecek derdinde. Çarşı pazar ateş pahası!. Enflasyon, faiz, döviz, pahalılık, zam beşlisi ülkenin semalarında kara bulutlar gibi dolaşmakta.
Çöküşü durduracak bir programları, senaryoları var mı, yok. Tek bildikleri ya da yapabildikleri devletin elinde kalan ürün ve hizmetlere akşam sabah ZAM yapmak!.
İyi, güzel de nereye kadar?
TL, dünyanın en hızlı değer kaybeden parası oldu. Ucuz iş gücünde ÇİN’in elinde bulunan liderliği de aldık.
Duyumlarıma göre, enerji santrallerinin satılması gündemde imiş. Enerji, stratejik bir kaynak, bunun yabancıların eline geçmesini düşünemiyorum bile!..
Bankalar gitti, bazı limanlar gitti, haberleşme şirketleri gitti, enerjinin gitmesi de ülkenin, yabancıların eline düşmek olmaz mı?
Üretim yok, yatırım yok, hukuka güven yok, eğitimde kalite yok. İşletmelerin çoğu kerhen ya da % 50 kapasite ile çalışıyor. Bu halde devletin gelirleri de azalıyor.
Devlet kaynağı nereden bulacak?
Tek çare, ZAMLARI katlayarak artırmak!.
Düşünülüyor mu acaba? Bu at, bu arabayı hep çekebilecek mi?
Vatandaşın kemerinde sıkacak delikte kalmadı.
Bizlerin ve muhalefetin bir türlü anlatamadığı bu popülist politikaların, bir gün duvara toslayacağını; ekonominin zalim dişlileri altında ezilenler istemeseler de anlayacaklar!..
Ama acı bir bedelin karşılığı olarak.
Efendim sanayide kullanılan doğalgaza yapılan % 48’lik zamlar, konutlara yapılmayacakmış. Kimi kandırıyorsunuz beyler? Sanayici, bu faturayı ürettiği mallara yansıtmayacak mı? Undan-ekmeğe, makarnadan-kömüre, meyveden-sebzeye kısaca iğneden ipliğe zam olarak bize dönmeyecek mi?
Dedim ya! Verilen krediyi hovardaca tüketen AKP ve küçük ortağının artık dediklerine kendi taraftarları da, gönül verenleri de inanmıyor. Bunun adına güven kaybı derler ki, bitişin ilk basamağıdır.
Artık Ayasofya açmanız, dini söylemleriniz, milliyetçilik vurgularınız karşılık bulmuyor. Toplumu kutuplaştırmak, size sempati duymayan ve eleştiren herkesi FETÖCÜ, HDP’ci, Kandilci, Soroscu diye suçlamanız da pirim yapmıyor.
Hele hele geçmişi karalamanız ise tam bir çaresizlik.
Ayaklarınız yere bassın artık. Yüksek faizle bile dış borç da bulamıyorsunuz. Döviziniz yok ki, dolara da müdahale edemiyorsunuz.
Gündem değiştirmek, yeni Anayasa yapma girişiminiz de karşılık bulmuyor.
Etrafınız lüks ve varlık içinde, üç beş ballı maaşla yaşarken, oğluna-kızına iş bulamayan Anadolu insanı, artık popülist eylem ve söylemlere de sıcak bakmıyor.
Gerçek olan nedir derseniz, artık yönetemiyorsunuz. Bütün uzmanlar ve ekonomistler böyle söylüyor.
Ülkenin gerçeklerini görün artık. Üretim ve üretene destek şart!. Ülkenin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü, uluslararası saygınlığı, ekonomik ve sosyal çıkarlarıdır.
Takip ettiğiniz yol, ülkenin çıkarına yol değildir.
En çıkar yol, daha fazla hata yapmadan sandığı getirmek ve bunalan halkın hakemliğine başvurmaktır.
Yol uzadıkça, çok daha büyük hatalar yapacaksınız. Ekonominin zalim dişlileri asgari ücretliyi, işsizleri, emekliyi, atanmayan öğretmenleri, sağlıkçıyı, çiftçiyi, nakliyeciyi daha fazla ezecektir.
En çıkar yol, “zararın neresinden dönersek kârdır” diyerek, erken seçim kararı almaktır.
Va mı başka çıkar yol?
Eğer baştan ideoloji değil de, Atatürk’ün yolunda gitseydiniz; 2023’ü ekonomik yönden lider, saygın bir ülke olarak karşılayabilirdik.
Ama o tren de kaçtı.
Esen kalınız.
YORUMLAR