Son 3 hafta da sadece 2 puan alan Yeşil-beyazlılar, iyi futbol ortaya koymalarına rağmen ne yazık ki galip gelecek olan golü bulamıyor. Futbolun da meyvesi gol olunca, heyecanı, coşkuyu, 3 puanı ve en önemlisi de yaklaşık 1 trilyon TL'yi o atılan gol veya goller getiriyor. Bir mücadelede de gol olmayınca tatsız-tuzsuz bir yemek yeniyormuş gibi geliyor insana...
Trabzonspor karşısında aslında en korktuğum kişi kaleci İtandje idi.. Çünkü son haftalardaki takımın puan kayıplarında başrol oynayan isim oydu. Ama, Trabzonspor karşısında bugüne kadar ki en rahat maçını oynadı. Neredeyse eline top gelmedi diyebiliriz.
Bunda da en önemli unsur, defansın sağlam oynamasıydı. Yardımlaşma, mücadele, topu takip etme unsuru, Trabzonspor'un pozisyon bulamamasında etken oldu. 90 dakika boyunca Trabzonspor bir tane gol pozisyonu buldu, onda da karambol de top auta çıtı.
Konyaspor'a gelince, ilk yarı istediği oyunu tam anlamıyla kuramadı. Nasıl Konyaspor defansı karşılaşmada sağlam bir duruş sergilediyse, aynısını da Trabzsonspor da yaptı. Hatta, Trabzon defansı ile orta saha neredeyse yapışık oynadı diyebiliriz. Konyaspor'un yarı sahasından çıkıp rakibin alanına girdiğinde 8 kişilik bir oyuncu kafilesi karşıladı. Defansta da uzun boylu isimler, Konyaspor'un ileri uç isimlerine şans tanımadı. Gekas'ın olmaması hissedildi diyebiliriz. Çünkü, Thordvalsson yanlız kaldı, Djalma'nın her bulduğu pozisyonda şut atması adam gibi bir organize atağın yapılmasını engelledi.
Karşılaşmada en güzel görüntü yine taraftarlardan geldi. Trabzonsporlu taraftarların maça alınmaması, misafir takım için ayrılan tribünün de yeşil-beyazlılar tarafından dolunca, neredeyse 20 bine yakın taraftar hep bir ağızdan takımını desteklemesi güzeldi. Hele hele son haftalarda bir alışkanlık haline gelen 42. dakika "ışık şov" görülmeye değerdi. Hatta bizimle birlikte karşılaşmayı izleyen Trabzonlu gazeteci arkadaşlarımız da cep telefonlarıyla bu görüntüyü çekme ihtiyacı hissettiler. Karşılaşmada bana göre en kötü durum ise Borek'in vuruşuydu. Tecrübeli bir isim olan Tomes Borek'in ısrarla istediği topa o vuruş yakışmadı. Ya bir adım geride, ya da bir vücut hamlesi ile o vuruşu tamamlasa topun filelere gitmemesi mümkün değildi. Bir söz de başarılı teknik adama.. Hasan Kabze 70'nci dakikadan sonra yoruldu, bunu herkes gördü. Hocanın görmemesi mümkün değil. Hoca, maç sonunda "Oyun iyi gidiyordu. İyi giden bir şeyi değiştirmek takıma zarar verirdi. Geç yapmamda herhangi bir sebep yok" demiş.
Kendince haklı olabilir.
Ama aynı Mesut hoca Elazığspor karşısında 2-0 mağlup durumda iken oyuna müdahale edip Ömer Ali ve Mehmet Güven'i alıp ve ne tesadüftür ki; bu iki oyuncu ile 2 gol bulan Mesut hoca, neden bu karşılaşmada da oyuna müdahale etmedi anlamak mümkün değil. İllaki takıma müdahale etmek için mağlup durumda mı olmak gerekiyor? Berabere giden bir karşılaşmada gol bulmak için oyunda hamle yapmak, hele hele yorulduğu apaçık ortada iken oyuncu değişikliği yapmamayı açıkçası ben anlamadım, anlayamadım...
Netice itibariyle, Yeşil beyazlılar, son 3 haftada mücadele eden bir oyun sergilese de ne yazık ki puan anlamında başarılı değil. Çünkü, bu 3 maçın ikisini kendi sahasında oynadı ve sadece bir puan aldı. Yaşanan bu kayıplar yüzünden alttan gelen takımlarla arasındaki puan makası da giderek daralıyor.
Artık ligin bitimine 11 hafta kaldı. Herkes can derdinde. Bu hafta aldığı galibiyetlerle dikkatleri üzerine çeken Kayseri Erciyes ile deplasmanda zorlu bir 90 dakika oynanacak. Bu karşılaşma her iki takım adına da çok önemli. Çünkü, olası bir mağlubiyet her iki takımın da ligdeki konumunu tekrar gözden geçirmesi anlamı taşıyor...