Tevhit anlayışındaki dezenformasyona dikkat (1)
Hüseyin TOPTAŞ

Hüseyin TOPTAŞ

Tevhit anlayışındaki dezenformasyona dikkat (1)

09 Aralık 2019 - 12:53

İslam toplumlarında son zamanlarda inanç sisteminde yaşanan dezenformasyon yeni yeni akımların özellikle gençler arasında yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.

Bir taraftan inandığını söyleyip diğer taraftan da inancı ile amellerinin birbirine muhalif olduğu Müslümanlar İslam toplumlarında genellikle büyük bir grupta yer almaktadırlar.

Kainatın bir yaratıcısının olduğunu kabul ederek tek Tanrı inancına sahip olan, yaratıcının evrene hiçbir müdahalesinin olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden deizm anlayışına sahip olanlar sayıları az olmakla beraber her yıl oranları artarak İslam toplumlarında taraftar bulmaktadırlar.

“Lailahe illallah” sözünü iman için yeterli görüp “Muhammedürresulullah” sözünü devre dışı bırakarak günümüzde yaşayan Yahudi ve Hristiyanlarla da diyalog kurmak için parçacı bir tevhit inancına sahip olanlar.

Şu anda İslam dünyasının durumu genelde bu düzeydedir. Müslümanlar sahip oldukları tevhit inancını sağlam bilgi kaynakları ile takviye etmez, akaidlerini düzeltmezlerse yakın bir gelecekte yeni yeni inanç problemleri ile karşılaşmaları kaçınılmaz olacaktır.

Rabbimize gerçek manada kul olmak ve iki cihan saadetini elde edebilmek, doğru bir Allah tasavvuruna sahip olmak için tevhit inancımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir.

İnsanlar yaratılmadan tevhit inancına sahiptirler

Tevhid: “Birlemek” “ Allah’tan başka ilâh olmadığına inanmak” demektir.

İnsanlar yaratılmadan önce Rabbimizin  “Ben sizin rabbiniz değil miyim” hitabı karşısında ruhlar “evet” diye cevap vererek tevhit inancına yaratılmadan önce sahip olmuşlardır. Yaratılış sonrası anne babanın, çevrenin veya sosyal statünün kazandırdığı anlayışlar ile insanlar istikametlerini bozmuşlar, zamanla Tevhitten uzaklaşmışlardır.

İnsanları tekrar doğru yola getirmek, tevhit inancından sapmaları önlemek için Rabbimiz zaman zaman gönderdiği elçileri ile hidayet yolunu göstermiştir. Rabbimiz buyuruyor:

“Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye vahyetmişizdir.” (Enbiya 25)

Kur’an-ı Kerimde peygamberlerin kavimlerini tevhit inancına davet ettiği, Allah’tan başka hiçbir ilâhın bulunmadığı ve sadece O’na ibadet edilmesinin gerektiğini tebliğ ve telkin ettiklerini görürüz.

“Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" dedi.” (A’râf 59)

Yahudi ve Hristiyanlar tevhit dinine sahip olmalarına rağmen zamanla inançlarına şirki bulaştırarak sahip oldukları dini tahrif etmişlerdir. Kendilerine elçi olarak gönderilen peygamberlerini Allah’ın oğlu olarak tanıyarak ve ilah kabul ederek ruhlar aleminde verilen sözlerini unutmuşlardır. Rabbimiz buyuruyor:   

“Yahudiler, "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hristiyanlar ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!

(Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” (Tevbe 30- 31)

Yahudi veya Hristiyanların düştükleri hatalara düşmemek için son peygamber olarak gönderilen peygamber efendimiz mü’minleri uyararak şöyle buyurmuştur:

 “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı insanüstü vasıflarla övdükleri gibi siz de beni övmeyin. Ben sadece Allah’ın bir kuluyum; benim için O’nun kulu ve resulü deyin” (Buhârî)

 

Peygamber efendimiz insanların tevhit inancından sapmamaları, şirk bataklığına düşmemeleri ve kulluk vazifelerinin tam olarak yerine getirilmeleri için gerek Rabbimizden aldığı ayetleri tebliğ ile gerekse uygulamaları ile örnek olmuştur. 

Bu sebeple İslâmiyet’in ilk dönemlerinde Hz. Peygamber kabir ziyaretini yasaklamış, daha sonra buna müsaade ettiği halde kabirlerin ibadet yeri haline getirilmesini ve orada hayvan kesilmesini, yine tevhit inancını koruyup şirk tehlikesini ortadan kaldırma bağlamında Allah’tan başkasının üzerine yemin edilmesini yasaklamıştır. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etinin yenmesi haram kılınmıştır. 

Yüceltmeci veya indirgemeci bir anlayışla peygamber efendimiz değerlendirilmemelidir. Her iki anlayışta inancımızda tevhit akidesini zedelemektedir. Yüceltmeci mantıkla ele aldığımız zaman peygamberimizi ilahlaştırmakta indirgemeci anlayışta ise Rabbimiz ile insanlar arasında yalnız vahyi tebliğ eden, fonksiyonu olmayan bir elçi olarak görmekteyiz.

İnsan yalnız alemlerin Rabbi olan Allah’a itaat etmeli ve ona kulluk etmelidir. Ondan başka hiçbir mevcudu ilah olarak görmemeli, kutsamamalıdır.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar