Ortadoğu’da hakimiyet mücadelesi veren güçler Türkiye’yi güvenli bölge projesi ile oyalarken bölgeye tam anlamıyla yerleşmişlerdir.
Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşme safhalarından biri olan Suriye’nin parçalanma girişiminde emperyalistler adım adım emellerine nail olmaktadırlar. Suriye’de yıllardır devam eden iç savaş, DEAŞ ile mücadele ve Esad’ın devrilme hamlesi ve Suriye’nin parçalanma girişimlerinin perde arkası emperyalizmin temsilcilerinin yaptıkları beyanlarla yavaş yavaş aralanmaya da başlamıştır.
Trump "petrolü seviyorum"
Trump, Suriye'deki ABD askerlerinin evlerine dönmesini istediğini vurgulayarak "(Türkiye-Suriye sınırı) Sınırı başkaları kontrol etsin. Biz petrolü güvence altına aldık. Petrolü seviyorum. Kürtler (YPG/PKK) ile çalışıyoruz. Türkiye ile çalışıyoruz. Birçok ülke ile çalışıyoruz" açıklaması yapmıştır. Bu açıklama, açık ve aleni ben petrol için bu bölgeye geliyorum. Petrolü ve menfaatlerimi güvenceye alayım da siz ne yaparsanız yapın beni ilgilendirmez demek değil midir? Türkiye dahil birçok ülke ile çalışıyoruz diyerek adeta çalıştıkları ülkeleri kendi jandarması olarak görmüş olmuyor mu?
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise yaptığı açıklamada ABD'nin Suriye'nin doğusunda çıkardığı petrolden sağladığı gelirleri kendisine bağlı silahlı grupları desteklemek için kullandığını söylemesi bölgedeki terör gruplarının emperyalistler tarafından organize edildiğinin itirafı değil midir?
Teröre destek veren terörle mücadele eder mi?
Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanımız ABD tarafından terör örgütlerine 30 bin tır silah ve mühimmat gönderildiğini açıklamıştır. Bu kadar silah ve mühimmat ile terör örgütlerine askeri ve lojistik destek veren bir ülkenin terör ile mücadelesinin samimiyetine inanılabilir mi?
Barış Pınarı harekatımız sonrası ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatlarda bölgede terör faaliyeti yapan YPG/PYD/PKK, muhataplarımız tarafından terör örgütü olarak kabul edilmemişlerdir. Terör örgütlerinin güvenli bölge koridorundan çekilmeleri için birisi 120 saat daha sonra öbürü de 150 saat müsaade istemişlerdir. Verilen bu müsaade sayesinde bu örgütler silahları ile birlikte doğruysa 30 km güneye çekilmişlerdir. Bu örgütlerin 30 km güneye inmeleri sınırımızı güvenli hale getirmiş midir? Bu çekilme ile bölgede terörün sona erdiğini mi kabul edeceğiz?
Hem Rusya hem de ABD bu örgütlerle birlikte hareket etmek için anlaşmışlardır. Fırat’ın doğusunda ve batısında ABD ve Rusya’nın hakimiyet alanı tesisleri ve bu hakimiyet alanlarında askerleri ile bulunmaları Suriye’nin toprak bütünlüğüne müdahale değil midir?
Rusya sıcak denizlere inme asırlık hayalini Suriye üzerinden yapılacak anlaşmalarda oyun kurucu olarak masada yer almasıyla gerçekleştirmiştir. Suriye rejimi ile birlikte hareket etmesi, askeri üslerini çoğaltması, askerleri ile Suriye topraklarında bulunması, Suriye’ye garantör olması Rusya’ya tarihi emellerini gerçekleştirmenin yolunu açmıştır.
ABD’nin de Suriye’nin kuzeyinde bulunan petrol yataklarına sahip olmak istemesi, Kuzey Irak petrolünü Akdeniz’e ulaştırmak için Orta Doğu’da Kürdistan adı altında yeni bir devletin ya da devlet niteliklerini taşıyan yeni bir otonom bölgenin kurulması hedefi, Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için yapacağı siyasi ve askeri hamleler için bölgede bulunmak istemeleri Amerika’ya da yeni kazanımlar sağlamıştır.
Önceden yalnız Suriye ile komşu iken şimdi komşularımız arasına emperyalizmin iki ayrı temsilcisi Amerika ve Rusya’da girmiştir. Suriye’de rejimin geleceği nasıl şekillenirse şekillensin bu yeni komşuları bölgeden çıkarmak mümkün olmayacaktır.
Barış Pınarı harekatımız öncesi Suriye Birleşmiş Milletlere müracaat ederek SDG’nin (YPG/PYD’nin de dahil olduğu örgüt) terör örgütü olarak tanınma girişimi göstermektedir ki Suriye mevcut rejimi bu örgütlerin ülkelerinde bulunmalarından rahatsız. Türkiye olarak biz de bu örgütlerden rahatsızız. Suriye ile birlikte hareket ederek bu terör örgütleri ile daha etkili bir mücadele yapılamaz mıydı?
Suriye ile görüşmelerimizi bölgeye yerleşmek isteyen güçler mi engellemiştir? Suriye ile Rusya üzerinden görüşmek yerine direk görüşmeler yapsak ülkemiz ve bölgemiz adına daha sağlıklı olmaz mıydı?
Kümese tilki bekçi yapılır mı?
Soruları çoğaltmak mümkün ama cevapları maalesef ülkemiz adına hiç de iç açıcı değil. Tilki kümese bekçi olmak için müracaat etmiş. Tilkinin projelerinden çok memnun olan köylüler tilkiyi işe almışlar. Ve ne ücret istersin? diye sormuşlar. Tilki "ben gülmekten söyleyemiyorum, artık siz ne verirseniz" demiş...
Suriye üzerinden bölgemizde yaşananlar adeta kümesin bekçiliğini tilkiye emanet etmenin bir değişik versiyonu. Tilkiyi kümesten uzaklaştırmadığın müddetçe elde ne tavuk kalır ne de yumurta. Acı gerçekle karşılaşıldığı zaman ‘ahlamanın’ ‘tühlemenin’ hiçbir faydası olmayacaktır.
Biran önce uyanmak temennisi ile…
YORUMLAR