Peygamber kelimesi erken dönemde Farsçadan Türkçe’ye geçip yerleşmiştir. Her dilde yabancı kelime olduğu gibi bizim dilimizde de Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca vb. birçok kelimeler vardır.
Türkiye’de 7’den 70’e, cahilinden okumuşuna kadar kime sorsanız peygamber efendimiz dediğimiz zaman Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) kastedildiğini anlar. Peygamber tabiri kullanmakla Rasul ve nebilerin varlığını inkâr gibi bir durum söz konusu değildir. Dilimize geçerek kabul görmüş ve kullanılan bir kelime üzerinde tartışmak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Aynı şekilde salat yerine namaz, savm yerine oruç tabirlerini kullanıyoruz. Namaz veya oruç diyen bir kimse salatı, savmı inkâr ediyor diyebilir miyiz? Kavramlar üzerinde tartışmak ve kamuoyunu meşgul etmek yerine bu kavramların fert ve toplum üzerinde meydana getirmesi gereken etkileri üzerinde durmak, hayata tatbiki üzerinde durmak gerekir.
Allah Resulü kendisine gelen ilk vahiyle başlattığı tevhid mücadelesinde çeyrek asırlık bir zamanda bedevi bir toplumdan medeni bir toplum inşa etmiştir. O’nun tedrisinden geçen sahabe ve onları takip edenler sahip oldukları kıt imkânlarla İslâm’ı Çin’den İspanya’ya kadar ulaşmasını sağlamışlardır.
Dünya nüfusunun %25’i Müslüman olmasına rağmen, yer altı ve yer üstü zenginlikleri bakımından büyük bir ekonomik varlığa sahip olmalarına rağmen müslümanların durumu sayıları ve zenginlikleri ile doğru orantılı değil. Bunun sebepleri üzerinde durmak ve müslümanların uyanışını sağlamak gerekir. Kavramlar üzerindeki tartışmalar bu uyanış çalışmalarının önündeki en büyük engeldir.
YORUMLAR