Rabbimiz (cc) buyuruyor:
“Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Yaptıklarınızı size O haber verecektir.” (Maide 105)
Ey iman edenler! Siz ancak kendinize bakınız, genelde hepiniz kendi şahıslarınızı, kendi millet ve toplumunuzun iyiliğine önem veriniz, önce kendinizi düzeltmeye uğraşınız. Çünkü siz, ferd ve toplum olarak hepiniz hidayette bulunur, doğru yolu tutarsanız, sapıklıkta kalanlar size zarar vermez. Bundan, "hiç kimse kimseye karışmasın, herkes kendi nefsinde bir yalnız hayatı yaşasın" gibi bir mânâ anlaşılmamalıdır. Bilinmektedir ki doğru yolda olmanın, doğru yolu tutmanın esaslarından biri de, gücü yettiği kadar iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamaktır.
"İçinizden hayra çağıran, iyiliği buyurup kötülükten men eden bir topluluk olsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Âl-i İmrân 104);
"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz" (Âl-i İmrân 110)
Aynı şekilde bir hadis-i şerifte de: "Sizden her kim bir kötülüğü görür ve değiştirmeye gücü yeterse onu eliyle değiştirsin ve eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü etmezse kalbiyle değiştirsin" buyurulmuştur.
Hz. Sıddîk (Ebu Bekir) (r.a.)den de rivayet edilmiştir ki, bir gün minberde, şöyle demiştir: Ey insanlar, siz bu âyeti okur ve konusunun dışına kor, ne olduğunu bilmezsiniz. Ben Resulullah'dan işittim, diyordu ki: İnsanlar bir kötülüğü görürler de değiştirmezlerse, Allah Teâlâ genelde hepsine azab eder. Şu halde iyiliği emrediniz ve kötülüğü men ediniz, âyetini yanlış anlayarak aldanıp da her biriniz: "Neme lazım, ben kendime bakarım" demesin. Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz yahut Allah sizin üzerinize şer olanlarınızı kullanır da onlar size en kötü azapları getirirler, sonra iyileriniz dua eder de kabul edilmez."
Yine Peygamberimizden şu hadis rivayet edilmiştir ki: "Hiç bir kavim yoktur ki, içlerinde kötülük işlensin veya fenalık yol alsın ve onlar onu değiştirmesin ve reddetmesinler de onların hepsine cezaları umûmileştirmek Allaha hak olmasın olmaz. Herhalde genel cezayı hakeder, sonra da duaları kabul olmaz". "Öyle bir fitneden sakının ki, aranızda yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz." (Enfâl 25) âyet-i kerimesi bunu anlatmaktadır.
Şu halde bu âyeti sırf ferdî bir mânâda almamalı, ferdî nefsi ve tümüyle toplumun kendisini içine alan bir mânâ anlamalıdır. Yani her ferd, kendi ferdliğinde vazifesini bilir ve yapar. Müslüman sosyal toplumu da bütün işleri itibariyle toplum halinde iyilik üzere bulunur, bizzat hidayet üzere gider, ferdî nefis ferdliğinde, sosyal nefis sosyalliğinde hidayet ve iyiliğini muhafaza ederse, onlara kâfirlerin, müşriklerin, yabancı milletlerin sapıklıkları hiçbir zarar vermez. Yoksa "Ben yapmıyorum ya, başkaları ne yaparsa yapsınlar" deyip de toplum işlerinin işleyişiyle ilgilenmeyen ve onun düzelmesini görev edinmeyenler, kendi şahıslarında doğru yolu tutmamış ve yuları, şerli önderlerin ve sapık kişilerin ellerine teslim etmiş olacaklarından dolayı, herhalde sorumlu olur, zarar görürler. Bununla beraber âyet bize asıl şunu da gösteriyor ki, kurtuluş ve toplumun hidayeti, kurtuluşun başlangıcı ve hidayeti de ferdîdir. Fertler doğrulunca toplum da doğrulmuş olur. Toplumu ıslah ve tazim etmek isteyen kişiler ilk önce kendilerini düzeltmeli, iyiliği emir ve kötülükten menetmeye önce kendi şahıslarından başlamalıdırlar. Her fert, hak yolunu tutup kendini bizzat düzeltince, başkasına örnek olması, kurtuluş ve hidayetinin diğerlerine bulaşması nisbeten kolay olur. Ferdî nefis böyle olduğu gibi, sosyal nefis de böyledir. Nefsinde kendi işleri hasta, kurtuluş ve hidayete muhtaç olan bir toplum da diğer bir toplumu düzeltemez, başkalarını ıslah etmek veya onların zararlarından kendilerini koru m ak isteyen bir millet ilk önce kendi iç işlerini düzeltmeli ve nizama sokmalı, kendi yolunu doğrultmalıdır. Bunun için müminler de başkalarından önce kendilerini düzeltmeli ve kendi iç işlerini ıslaha dikkat etmelidirler.
- Elmalılı Hamdi Yazı, Hak Dini Kur’an Dili, C. 3, S. 350
YORUMLAR