Rabbimiz (cc) buyuruyor:
“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebût 2)
“İnsanların sorumluluklarını yerine getirmiş sayılmaları, dolayısıyla gerçek manada müslüman olmaları için yalnızca “inandık” diyerek sözlü bir iman ikrarında bulunmaları yeterli değildir. Ayet, inançlı insanları, –sadece “inandım” demekle yetinmeyip– kişisel ve toplumsal varlıklarına, değerlerine, hak ve özgürlüklerine, ülkelerine ve bağımsızlıklarına sahip çıkmaya; bu uğurda özveride bulunmaya, zorluklara ve acılara katlanmaya çağırmakta; doğrularla yalancıların, yani gerçekten mümin ve müslüman olanlarla sözde müslümanların bu şekilde ortaya çıkacağını, bunların Allah katındaki değerlerinin de bu imtihandaki başarı derecelerine göre belli olacağını ifade etmektedir.” (1)
Asr suresinde hüsranda olmayan insanlar; iman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler olarak bildirmiştir. Bu sıralama da gösteriyor ki kurtuluş için yalnız iman etmek kâfi gelmiyor. İman ile birlikte salih amel işlemek, hakkı ve sabrı tavsiye etmekte gereklidir. Mü’min hem kendisini düzeltecek, inancını ve amelini ıslah edecek hem de çevresinin ıslah olması için çalışacaktır.
“Islah, Kur’ân-ı Kerîm’de isim ve fiil kalıplarıyla geçtiği kırk âyette “kendisini veya insanlar arasındaki ilişkileri düzeltmek; barışmak, barıştırmak” anlamında kullanılmıştır. İsm-i fâili olan muslih de kötülüğe, düzensizliğe ve bozgunculuğa karşı barıştan, dirlik düzenlik ve esenlikten yana bir tutum takınan müttaki insanları ifade etmek üzere çeşitli âyetlerde yer almaktadır. Kur’an terminolojisinde ıslah ifsadın, muslih de müfsidin karşıtıdır. Islah kavramı aynı anlamda hadislerde de geçmektedir.” (2)
Islah ile ilgili ayetlerde Rabbimiz (CC) şöyle buyuruyor:
“Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” (En’am 48)
“Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın; dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever.
“Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat 9-10)
“Onlara "Yeryüzünde düzeni bozmayın" denildiğinde, "Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz" derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.”(Bakara 11-12)
“Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz.” (A’raf 170)
“Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez.” (Hud 117)
Mü’min çevresinin ıslahından sorumludur
Mü’min yalnız kendi imanı ve yaşantısını değil, kendisi ile beraber çevresinin ve toplumun da hidayete ermesi, İslam’ın tüm yönleri ile hayatlarında yaşanılır hale gelmesi için çalışır, gayret gösterir.
Mü’min; inancını şirkten arındırarak imanını, amelde Rabbimizin emir ve yasaklarına uygun eylemlerde bulunarak da davranışlarını ıslah etmelidir. Nefsini arındıran ve kendisini Rabbimizin emir ve yasaklarına göre ıslah eden mümin çevresinin ıslahı ile de sorumludur. Mümin; inancını, fikrini, amelini Kur’an ve Allah Resulünün (SAV) belirlediği çevrede inşa etmelidir.
Toplumdan uzak olarak münzevi bir hayat yaşayan mü’min sosyal sorumluluklarını yerine getirmeyen pasif bir mü’mindir. İnancımız bizden pasif değil hayatın içinde aktif birisi olmamızı ister. Ne Allah Rasulü ne de onun yetiştirdiği ashabı köşelerine çekilen birer abid değildiler. Kendi bulundukları bölgeleri ıslah ettikleri gibi Çin’den Endülüs’e kadar geniş bir coğrafi alanda da ıslah çalışmaları yapmışlar, İslam’ın mesajının dar bir coğrafi alandan geniş bir coğrafi alana yayılmasına vesile olmuşlardır.
Islah çalışmaları; tebliğ ile, iyilikleri emredip kötülüklerden sakındırmak ile, münzevi bir hayat için köşeye çekilmekle değil toplum hayatının içinde yaşamakla olur. Kısaca eğitimde, ticarette, sosyal hayatta, siyasette aktif rol almakla olur.
Devam edecek…
- Kur’an yolu tefsir
- Alı Merad, Islah,TDV İslâm Ansiklopedisi C.19, S. 143-156
YORUMLAR