Kabe yeryüzünde inşa edilen ilk mabettir. Rabbimizin emri olarak Hac ve Umre yapmak üzere kulluk vazifelerimizin ifası için ziyaret edilir. Ziyaret; mikat bölgesinde ihram giyerek, telbiye getirerek, beytullah’ın etrafında tavaf ederek ve say yaparak gerçekleştirilir.
Telbiyenin “icabet üstüne icabet” anlamına geldiği, birinci icabetin, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” hitabının (el-A‘râf 7/172) cevabı, ikinci icabetin, “İnsanlar arasında haccı ilân et” emri gereğince (el-Hac 22/27) Hz. İbrâhim tarafından yapılan hac çağrısının karşılığı olduğu söylenmiştir. Fakihler, çoğunlukla bu ikinci hususu öne çıkarıp telbiyenin “Allah’ın emrine itaati ve davetine icabeti sürdürmede ısrarlı olmak” anlamına geldiğini belirtmiştir. Telbiye ile mümin şunu söyler:
“Lebbeyk, Allāhümme lebbeyk. Lebbeyk, lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni‘mete leke ve’l-mülk, lâ şerîke lek”
“Rabbim! Davetine sözüm ve özümle tekrar tekrar icabet ettim, emrine boyun eğdim. Rabbim! Senin davetine icabet boynumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabbim! Bütün varlığımla sana yöneldim; hamd senin, nimet senin, mülk senindir. Senin eşin ve ortağın yoktur”
Hz. Adem (as) ile başlayan bu süreç Kabe’nin İbrahim (as) tarafından yeniden yerinde inşa edilmesi ve Rabbimizin insanları hacca davet etmesini istemesi ile davet başlamış Peygamber Efendimizin daveti tekrar hatırlaması ve davete icabetin nasıl gerçekleşeceğini uygulamalı olarak göstermesi ile insanların Beytullah’ı ziyaretleri kesintisiz devam etmektedir. Müslümanlar ilk fırsatta bu davete icabet etmek için gayret göstermektedirler.
Rabbimiz (cc) buyuruyor:
“Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
Bu böyle. Kim Allah’ın hükümlerine saygı gösterirse, bu, Rabbi katında kendisi için bir hayırdır.” (Hac 22/26-30)
Tavaf alanında karşılaşılan problemler
Hac ve umre ziyaretini diğer ziyaretlerden ayıran, onu turistik bir gezi olmaktan çıkaran husus bu ibadetlerin bilinçli olarak yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bir davranışı ibadet yapan şey şuurdur, bilinçtir. Şuursuz bir şekilde Mekke’de bulunmak, Beytullah’ı şuursuz olarak tavaf etmek ibadeti gerçek manada ifa etmeye yeterli değildir. Hac ve Umre ziyareti yapanlar bu ziyaretlerinin mebrur olmasını istiyorlarsa, Peygamber Efendimizin Mebrur bir Haccın karşılığı cennettir müjdesine nail olmak istiyorlarsa ibadeti şekli olmaktan çıkarmalı özüne ve ruhuna uygun bir şekilde eda etmelidirler.
Allah Rasulü (sav) buyuruyor:
"Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir." (Buhârî, Umre 1; Müslim, Hac 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 88; Nesâî, Menâsik 3, 5, 77; İbni Mâce, Menâsik 3)
Mebrûr hac; kendisine hiçbir günâh karışmayan, eksiksiz olarak ifa edilen makbul hac, anlamına gelir.
Daha önce yaptığım umreden 15 yıl sonra Rabbim yeniden umre yapmayı nasip etti. Tüm mümin kardeşlerimize hac ve Umre yapmalarını nasip etmesini Rabbimden niyaz ederek gördüğüm birkaç hususun dikkate alınmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.
Grup halinde sesli dualar
Tavaf esnasında grup halinde yüksek sesle yapılan dualar tavafın ve duanın hem adabına hem de huşusuna uygun değildir. Grup önünde bir kişinin amigoluk yaparak kelime kelime sesli olarak okuduğu duanın grup tarafından anlaşılmadan tekrarlanması diğer dua yapanların dikkatini dağıtmaktadır. Duaların illa da Arapça olarak yapılması şart değildir. Allah (cc) tüm dilleri bilir. Herkes kendi ihtiyacına göre kendi dilinde de dua edebilir. Kur’an-ı Kerimde geçen veya Peygamber Efendimizden nakledilen dualardan öğrenerek bunları da duasında bilinçli olarak okuması faziletlidir. Herkesin kendi kendisine yaptığı ve ne istediğinin farkında olarak yaptığı dua tekrarlatılan ve ne dediğinden habersiz yapılan duadan daha değerlidir. Duanın bu şekilde yapılması iki husustan kaynaklanmaktadır. Hacı Arapça dua yapmadığı zaman ibadetinin noksan olacağı düşüncesinde olduğundan grup halinde yapılan duaya iştirak etmektedir. Bir diğer husus ise tur şirketlerinin hacılarına böyle dua ettirerek ibadetlerini tam yaptırdıklarına inandırmalarıdır. İlla ki grup halinde dua yapılacaksa başkalarını rahatsız etmeden yapma usulleri de vardır. Tavaf esnasında bir grupta gördüğüm, grupta bulunanlara dağıtılan kulaklıklardır. Grup liderinin okuduğu duayı kulaklıkla dinleyip sessizce dinleyen ve tekrar eden grup gibi yapmaktır. Bu da hac ve umre organizsayon firmalarına düşen bir görevdir.
Tavaf alanında ibadet zorlaştırılmıştır
Sesli dua yapma dışında hacılar için en önemli problemlerden birisi ibadetin görevliler tarafından zorlaştırılmasıdır. Tavaf alanına önceki yıllarda ihramsız da girilebilirken şimdi ihramı olmayanlar tavaf alanına alınmamakta ikinci kata yönlendirilmektedir. Bu ibadete yapılan bir müdahaledir.
Kabe etrafında saf oluşması için kenarda olanların kalabalık tavaf yapanların üzerine yallah hacı diyerek gönderilmesi için yapılan kaba davranışları anlamak da mümkün değildir. Birçok bölüm boş olduğu halde hacılar devamlı başka yönlere yönlendirilmektedir. Tavaf alanının büyük bölümü konulan engellerle kapatıldığından alan dolmuş gibi hacılar üst katlara veya arka taraflara yönlendirilmektedir. Bulunduğu yer boş olduğu halde namaz kılanların namazlarını bozdurarak seccadeleri ve çantaları toplanarak başka tarafa yönlendirmelerine birçok kez şahit olmuşumdur. Hacı sayısı fazladır herkesin ibadetini sağlıklı bir şekilde yapması için organizasyonda zorluklar olabilir ama zorluk var diye de İsrail vari bir uygulama doğru değildir. Hacılarımızın en büyük şikayeti tavaf alanında yapılan bu uygulamadır. Bu konuda Diyanet İşleri başkanlığı Suudi yetkililerle ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüşerek yeni bir düzenlemeye gidilmesini sağlamalıdır.
YORUMLAR