Gazali Kur'an okumuş olmak için üç şeyin işbirliği halinde olması lazımdır diyor; bu üç şey ağız, akıl ve kalptir. Ona göre ağzın görevi ağır ağır ve doğru olarak harfleri çıkarmak, aklın görevi manayı düşünüp anlamak, kalbin ki ise bu manalardan gereken dersleri ve tesirleri almaktır.
Hidayet üzere olmak, dosdoğru bir inanca sahip olmak, takva üzere bir hayat yaşamak istiyorsak yüce kitabımızı anlayarak okumaya çalışmalıyız. Anlamak için mutlaka Arapça bilmek gerekmez. Piyasada yazılan çok sayıda Kur’an meali ve tefsirleri var. Bunlardan en azından bir tanesini evimizde, iş yerimizde bulundurmalı okuduğumuz ayetlerin bize ne mesajlar verdiğini oralardan mütalaa etmeliyiz. Hiçbir şey yapamıyorsak haftalık olarak TV dizilerine, maç programlarına, sinema… vb. programlara ayırdığımız zaman kadar vakti Kur’an’ı anlamak için ayırmalı ve kendimize ona göre bir program yapmalıyız. Kur’an’ın ilk muhatapları olan sahabe-i kiram gibi on ayet on ayet alıp bu ayetleri anladıktan ve yaşantımıza uyguladıktan sonra bir on ayet daha alıp okumaya devam etmeliyiz.
Muhammed İkbal; “Ey Müslüman senin hayat nizamın olan ve sana hayat vermek için indirilen Kur’an ile daha tanışmamışsın bile. O’ndan ve O’nun yasalarından henüz haberin bile yok. Belki de O’nunla ölüm döşeğinde tanışacaksın. Ne hazin ki, sana kuvvet ve hayat bahşetmek için indirilen Kur’an, şimdi kolay ölesin diye okunuyor.” ifadesi ile günümüz Müslümanının sanki bir fotoğrafını çekiyor. Kur’an’ı, kolay ölmek için son nefesimizde değil, kolay hesap vermek için hayatımızda okuyalım.
Peygamberimiz (SAV) çok Kur’an okuduğu halde okuduğu Kur’an’ın kişi üzerinde bir etki bırakmayışını şöyle belirtmiştir:
“Sizin içinizde öyle zümreler türeyecektir ki, siz onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçları yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi salih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar Kur'ân okuyacaklar, fakat Kur'ân (ın feyzi) onların hançerelerini (gırtlaklarını) geçmeyecek. Onlar, okun avdan (delip) çıktığı gibi dinden çıkacaklar: Okun sahibi (avı delip geçen) okunun demirine bakar (kan namına) birşey göremez. Ağaç kısmına bakar, orada da bir şey göremez. Yelesine bakar, onda da (kan) bulaşığı göremez. Sonra avcı (acaba ava dokunmadı mı?) şüphesi ile fok (denilen yerine) bakar (orada da kan izi görülmez)." (Buhari)
Kur’an-ı Kerim en çok okunan ve ezberlenen kitaptır. Hakkında makalelerden tefsire kadar en çok yazı yazılan kitaptır. Önemli olan çok Kur’an okumak, birkaç günde hatimler inmek değil okunan Kur’an’ın hayatımızda yer alacak şekilde özümsenmesidir.
Mehmet Akif, Müslümanların Kur’an’a bakışını ibret alınacak şekilde şöyle dile getirmiş;
“İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
Bir ibret aranmaz mı ayetlerde ?
Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne teze mezara okunmak, ne fal bakmak için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için”
Rabbimiz buyuruyor:
“Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad-29)
Düşünmek ve öğüt almak temennisi ile…
YORUMLAR