Abdest
“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla mesh edin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (1)
Ey iman edenler! Adaletli Olun
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyle bilmektedir.
Allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir; onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır.” (2)
Adem (AS)’ın iki oğlunun haberi, kıskançlığın kötü akıbeti ile ilgili ayetler. Maide 27-31
Bir İnsanı öldüren Bütün insanları Öldürmüş Gibidir
“Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.
Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.” (3)
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” (4)
Hırsızlığın cezası
“Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (5)
Allah’ın indirdiği ile hükmetmek
“O halde insanlardan korkmayın, benden korkun da âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.” (6)
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıkların kendileridir.” (7)
“Günümüzde bazılarının şöyle dediğini okuyor ve şaşıyoruz: "(Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet...” ayeti, Müslümanlara değil, Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan kitap ehline mahsustur. Güya Müslümanların kendilerine indirilen Kur'an'la hükmetmeleri, onun emir ve yasaklarına uymaları gerekmiyormuş ve bu, sadece gayrimüslimler hakkında gerekliymiş! Mâide suresinin 44, 45 ve 47. ayetlerinin de, Kur'an'la hükmetme hakkında değil, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncil'le hüküm vermesiyle ilgili olarak geldiğini söyleyenlerin sözü de bu kabildendir. İlgili ayetler şöyledir: "Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler kâfirlerin ta kendileridir", "Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler zalimlerin ta kendileridir", "Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler fasıkların ta kendileridir. " (Maide 44, 45, 47) Bu ayetlerin Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncil'le hüküm vermesiyle ilgili olarak geldiği doğrudur. Fakat ayetler, ister Yahudi, ister Hıristiyan ve isterse Müslüman olsun "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyen” herkesi kapsayacak genel bir ifade içerecek şekilde gelmiştir. Bu sebeple fıkıh usûlü âlimleri şöyle demiştir: "Özel sebeplere değil, lafızların genel ifadelerine bakılır. " Kur'an'ın, Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermeyi terk ettikleri zaman Yahudi ve Hıristiyanları "küfür", "zulüm” ve "fısk” ile nitelendirip de aynı fiili işledikleri zaman Müslümanları bu şekilde nitelendirmemesi mâkul değildir. Ancak Allah'ın Müslümanlara indirdiği kitap ehline indirdiğinden başka bir şey olursa o zaman olabilir. Bunu hiçbir Müslüman söylemez. Veya sanki Allah iki ayrı ölçü getiriyor: Hepsinin suçu aynı olduğu halde, Allah'ın indirdikleriyle hüküm vermedikleri zaman Yahudi ve Hıristiyanları "küfür”, “zulüm” ve “fısk” ile nitelendiriyor, fakat Müslümanları bu şekilde nitelendirmiyor.
O zaman, hiçbir şekilde Kur'an hükümlerinden birini terk etmek, herhangi bir iddia veya gerekçeyle bu yüce kitabın ayetlerinden birini -veya bir ayetin herhangi bir cümlesini— ihmal etmek caiz değildir. Aksi halde Allah'ın bu sebeple kendilerine çıtlatmada bulunduğu ve en şiddetli azapla tehdit ettiği İsrailoğullarının durumuna düşmüş oluruz. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "…Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah yapmakta olduklarınızdan asla habersiz değildir. “ (Bakara 85) (8)
Yahudi ve Hristiyanları Dost edinmek
“Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.” (9)
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.
Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının.
Namaza çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların düşünemeyen bir toplum olmalarındandır.” (10)
Günahta ve haram yemede yarışanları alimler uyarmalı
“Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!” (11)
Allah Teâlâ yahudilerin yaptıkları haksızlıklar karşısında sessiz kalıp onları uyarmayan, yalan söylemelerine ve haram yemelerine rızâ gösterip bunu engellemeyen eğitimcileri, din adamlarını ve âlimleri kınamakta, bu davranışın kötülüğünü haber vermektedir. Âlimlerin ve eğitimcilerin tutumu, halkın ahlâkının ve dininin bozulmasına sebep olduğu için esas sorumluluk bunların üzerindedir. Müfessirler Kur’an’da âlimleri uyaran en sert ifadenin bu âyette olduğu kanaatindedirler.
Ümerayı bozan adaletsizliktir
“Üç sınıf insan vardır. Ulema, Ümera ve Fukara. Ulema ifsad olunca din gider, ümera bozulunca geçim bozulur, fukara bozulunca ahlak gider. Ulemayı bozan hırstır. Ümerayı bozan adaletsizliktir, fukarayı bozan riyadır. Şu halde ümera ulemaya sırt çevirince bozulur, ulema ümeranın emrine girince bozulur, fukara da gösteriş yapınca bozulur.” (12)
Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek temennisi ile…
-----
- Maide 6
- Maide 8- 9
- Maide 32-33
- Maide 35
- Maide 38-39
- Maide 44-45
- Maide 47
- Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi, (Çev. Prof. Dr. Abdullah Kahraman), İslam Fıkhını Yeniden Okumak, s.64-65
- Maide 51-52
- Maide 55-58
- Maide 62-63
- Prof.Dr. Erol Güngör, İslam Tasavvufunun Meseleleri, S. 192
YORUMLAR