Kur’an hayatta olan, diri olan insanları uyarmak için gelmiştir. Ölülere okunmak için gelmemiştir. Kur’an sadece dille okunmak, okunduğunda sevap kazanmak için değil hayatı düzene koymak için nazil olmuştur. Kur’an’da Rabbimizin emir ve yasakları ile birlikte uygulanmasını istediği ahkamı vardır.
Allah (cc) buyuruyor:
“Ona vahyedilen, ancak bir öğüt ve apaçık Kur’an’dır. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur'an'ı indirdik.” (Yasin 36/69-70)
Okuduğumuz Kur’an’ı anlarsak Allah Teala’nın (cc) isteklerini öğrenir ona göre hayatımızı tanzim ederiz. Okuduğu halde anlamadığı için Kur’an ile amel etmeyenlerin durumunu şu misal çok güzel açıklamaktadır.
“Ülkelerden birinin padişahı, vâlilerinden birine ferman göndererek der ki: “Bana şu bölgede şu evsafta bir saray yaptır!” Vâli, padişahın emrini yapmak yerine onun gönderdiği fermanı / yazılı mektubu her gün okur. Bir gün padişah, vâlinin bulunduğu şehre çıkıp gelir. Ve vâliye sorar: “Vâli Bey, ben ferman göndererek sizden şöyle bir saray yaptırmanızı istemiştim. Ne oldu?” Vâli cevap verir: “Padişahım, sarayı yaptıramadım, ama sizin gönderdiğiniz fermanı her gün akşam sabah ihmâl etmeden okudum.” Padişah herhâlde bu cevaptan mutlu olacak değildir. Çünkü vâli emrini yerine getirmemiş; azarlanmayı, hatta cezalandırılmayı hak etmiştir.
Müslümanın Kur’ân karşısındaki durumu bundan farklı değildir. Evet, Kur’ân’ı süslü torbalarla yüksek mekânlarda tâzim ile saklamak, mübarek gün ve gecelerde okumak elbette güzeldir. Ama sadece okumak yeterli değildir. Okuma ile birlikte anlamak ve yaşamak için de bir çabamız olması gereklidir. Anlamak için Arapça bilmek şart değildir. Bugün Kur’an’ı anlamamız için yazılmış mealler, tefsirler vardır. Bunlardan en azından bir tanesini alarak Kur’an’dan okuduğumuz ayetlerde Rabbimizin bize hangi emir ve yasakları, nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini bildirdiğini öğrenmiş oluruz.
Peygamber Efendimiz (sav) ibadetlerin feyz ve bereketinden yoksun olarak amel edenlerin görünüş itibari ile çok güzel ve imrenilecek şekilde hareket ettikleri halde ibadetlerin tesirinin kendilerine sirayet etmediğini şöyle haber vermektedir:
“Sizin içinizde öyle zümreler türeyecektir ki, siz, onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi salih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an da okuyacaklar. Fakat Kur’an (ın feyzi) onların hançerelerini geçmeyecek. Onlar, okun avdan (delip) çıktığı gibi dinden çıkacaklar” (Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih 11/247)
Rabbimiz (cc) buyuruyor:
“Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad 38/29)
“Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.” (Bakara 2/242)
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i; akletmek, düşünmek, öğüt almak, imanımızı artırmak, Rabbimizden bize gelen bir mektup gibi okumak gerekmektedir.
YORUMLAR