Kur'an Hidayetin Kaynağı, Dünya ve Âhiret Mutluluğunun...
Hüseyin TOPTAŞ

Hüseyin TOPTAŞ

Kur'an Hidayetin Kaynağı, Dünya ve Âhiret Mutluluğunun Anahtarıdır

01 Temmuz 2022 - 19:34

Allah Teâlâ, son peygamber olarak Hz. Muhammed’i (sav) göndermiş, son kitap olarak da Kur’ân-ı Kerîm’i indirmiştir. Artık tek rehber, hidayetin kaynağı, dünya ve âhiret mutluluğunun anahtarı Kur’an’dır. Peygamber Efendimizin ümmetine bıraktığı en büyük mirastır. Allah Resûlü (sav) Veda Haccı sırasında ümmetine şu tavsiyede bulunmuştur: “Size öyle bir şey bırakıyorum ki ona sarıldıktan sonra asla sapıtmazsınız. O, Allah’ın Kitabı’dır.”  (Müslim, Hac, 147)

İslam’ı tebliğin başladığı ilk dönemde müşrikler vahyin insanlarla buluşmasını engellemek için “"Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız." (Fussilet 41/26) diyerek propaganda yapmışlardır. Onların bu engelleme çabalarına karşılık Rabbimiz “Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?” (Zuhruf 43/5) buyurarak tüm engellemelere rağmen vahyin insanlarla buluşmasının sağlanacağını bildirmiştir. İlk zamanlar okuma çevresinde oluşturulan kalabalıkların gürültüsü ile bastırılmaya çalışılan ilahi mesaj bugün kitlesel iletişim araçlarından yayılan mesajlarla boğulmaya çalışılmaktadır. Müşrikler nasıl ilk dönemde vahyin insanlar tarafından kabul görmemesi için çalışmışlarsa günümüzde de İslam’ın insanlar tarafından benimsenmesinden rahatsız olanlar bazen açıktan bazen de Müslüman kisvesi ile zihinleri bulandırmaya çalışmaktadırlar. Müminlere düşen görev tüm engelleme çalışmalarına rağmen Rabbimizin mesajını anlamak, yaşamak ve insanlara ulaştırmaktır.
Kur’an varken başka bir kaynağa gerek yok düşüncesi
Kur’an varken başka bir kaynağa gerek yok düşüncesi ile her şeyi Kur’an’da aramak ve Kur’an dışındaki kaynakları devre dışı bırakmak İslam’ı gerçek manada anlamamak demektir.
Allah resulünün görevi sadece aldığı vahyi tebliğ değil aynı zamanda açıklama (tebyin) görevi de vardır. Bu görev, aynı zamanda dinin temelini oluşturur. Hz. Muhammed, peygamberliğini ilan ettikten sonra, nazil olan tüm vahiyleri açıklamıştır. Allah (cc) buyuruyor: “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.” (Nahl 16/44) Sünnet olmadan Kur’an’ın hayata geçmesi ve uygulanması mümkün değildir. Sünnet Kur’an’ın uygulamasıdır. Zayıf veya uydurma birtakım hadisleri bahane ederek toptancı bir anlayışla Peygamber Efendimizden gelen tüm uygulama ve rivayetleri devre dışı bırakmak Kur’an’a değil batıla hizmet etmek olur.
Kur’an’ı Kerimin anlaşılması ve yaşanmasında Peygamber Efendimizi dışlayanlar her ne hikmetse Kur’an bize yeter diyerek ortaya çıkan şahısların sözlerini ve yorumlarını kendileri için yeterli görmektedirler. Arapçanın dil ve gramer bilgilerine vakıf olmadan okudukları meallerle Kur’an’dan hükümler çıkarma cüretini göstermektedirler. Bu anlayış ile İslam’ı yaşama değil ancak olsa olsa İslam’ın günlük hayatımızda dejenere edilmesi olur.
“Sünnet’i terk edip sadece Kur’an’la amel fikrinde olanların öncelikle kendi anlayışlarına göre kolay bir din yaşamak istemekte olduklarında şüphe yoktur.
Kur’an-ı Kerim’i bizlere tebliğ eden İslam Peygamber’inin sünnetlerini reddeden bir kimsenin kendisini Ehl-i Kur’an diye isimlendirmeye hiçbir hakkı olamaz. Hem En’am hem de Rum surelerinde şöyle buyrulmuştur: “Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur…” (En’am 159, Rum 32)
Dinin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr ederek bölüp parçalayan kimse, aynı zamanda, Allah’ın insanlara emrettiği, Hz. Muhammed’in hem ümmetine hem de bütün insanlığa miras bıraktığı dinden ayrılmış olur. Binaenaleyh, Hz. Peygamber’in sünnetlerini inkâr eden kimse asla Ehl-i Kur’an adını alamaz.”  (Yrd. Doç.Dr. Saffet Sancaklı, Sünneti Doğru Anlamak s.120)

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar