Maddi ve manevi kirlerden temizlendikten sonra Rabbin huzuruna çıkmaya hazır olan Müslüman namaz kılmaya hazırdır. Namaza İftitah tekbiri alarak Rabbimizin büyüklüğü hem kalben hem de sözlü olarak takdir edilerek kıyamda başlanır. Allah’ın her şeyden, bütün yaratıklardan üstün olduğu şuurunda olarak söylenen tekbir ile Allah’tan başka bir güç tanınmadığı da aynı zamanda ilan etmiş olunur.
Kıyam, rabbin emirlerine karşı tevazu ve saygı ile bedensel bir duruşu ifade ederken tağut ve şeytanın istikametten saptırmak için giriştiği tüm hile ve desiselere itibar etmemenin mümince dik duruşun sembolüdür. Kıyam, Allah’ın bizim için çizdiği yoldan istikamet üzere yürüyeceğimize dair gösterdiğimiz dik duruştur. Kıyamını bu bilincin farkında olarak yapan Müslümana Allah Teala şu emri vermektedir:
“Namazları ve orta namazı aksatmadan kılın, huşû içinde Allah’ın huzurunda durun.” (Bakara, 2/238)
Rahmanın has kullarının özelliklerinin sayıldığı ayetlerde de “Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir.” (Furkan, 25/64) buyrularak kıyamın önemi vurgulanmaktadır.
Müslümanın, sadece kendisini yaratan Allah’a karşı ibadetlerini yerine getirmekle görevi bitmiş olmaz. Bütün insanlara ve özellikle din kardeşlerine karşı da görevi vardır. Hüsranda olmamak için salih amel ile beraber hakkı ve sabrı tavsiye ederek dini ve ahlaki hayatı ıslah görevi vardır. Bunun için de uyanık olmak, kıyamda olmak gerekir. Allah Teala buyuruyor:
“(Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerin de, secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer, 39/9)
Kıyamı sıradan bir duruştan ibadet haline getiren niyetimiz ve emre itaatimizdir. Kulluk bilinci ile namazın rükünlerinden olan ‘Kıyamı’ hayatımızın her alanına yayarak Rabbimize gerçek kul olabiliriz.
Yorumlar
Kalan Karakter: