Kafir değil, isyan eden kardeşler.
Hüseyin TOPTAŞ

Hüseyin TOPTAŞ

Kafir değil, isyan eden kardeşler.

09 Kasım 2020 - 11:10

İman edenleri tekfir ile suçlamak İslam’ın anlaşılmamasındandır (4)

Hz. Ebû Bekir’in zekât vermek istemeyenlere karşı savaş açmasının sebebi, İslâm’ın şartlarından olan bir esasın iptal edilmek istenmesi ve bunun devlete karşı bir ayaklanma niteliği taşımasıydı. Hz. Ali’nin, Cemel ve Sıffîn savaşlarına katılan muhaliflerine kâfir diyen taraftarlarına onların kâfir değil isyan eden kardeşleri olduğunu söylemesi de bu konuda bir kanıt teşkil etmektedir. (3)
Tekfir hususunda farklı mezheplere mensup âlimlerin belirlediği temel şartlar şöylece özetlenebilir:
1. Allah’tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna ve O’ndan vahiy getirdiğine kesinlik derecesinde inanan bir kimsenin küfre nisbet edilebilmesi için onun bu inancını terk etmesi veya ona aykırı inançları benimsemesi gerekir. İster inanca ister davranışa ilişkin olsun zarûrât-ı dîniyye içinde yer alan bir esası inkâr eden kişi dinden çıkar ve kâfir muamelesi görür; bütün İslâm âlimleri bu hususta ittifak etmiştir.
2. Ehl-i kıble tekfir edilemez. Zira ehl-i kıblenin dinden sayıldığı kesinlikle bilinen bütün ilkelere inandığı kabul edilir.
3. Âlimler arasındaki ihtilâflı meseleler tekfire konu teşkil etmez. Çünkü âlimlerin bir meselede farklı görüşler ortaya koyması onun İslâm dinine ait kesin bir ilke durumunda bulunmadığı anlamına gelir.
4. İlzâmî (dolaylı) yöntemle insanlar tekfir edilemez. Zira kişinin, benimsediğini açıkça belirtmediği halde bazı münasebetlerle beyan ettiği görüşlerinden hareketle üretilen düşünceler o kişiye değil onları üretene aittir.
5. Tekfir şartlarını belirlemekle yetinip insanları tekfir etmekten kaçınmak gerekir. Çünkü kişiyi tekfir edebilmek için onun kalbindeki inancı bilme zarureti vardır. Bu sebeple âlimler bir kâfiri müslüman kabul etme hususundaki yanılmayı bir müslümanı kâfir kabul etmekteki yanılgıdan daha hafif bulmuştur. 100 ihtimalden 99’u kişinin kâfirliğine, biri de Müslümanlığına imkân tanıyorsa onun müslümanolduğuna hükmedilmelidir
6. Bilmeden bazı yanlış inançları benimseyen kimse tekfir edilemez, zira bilgisizlik mazeret kabul edilmiştir. Bundan dolayı müslümanın öncelikle insanı küfre düşüren inanç ve davranışları öğrenmesi dinî bir görev sayılmıştır.
Müslüman olduğunu söyleyen, fakat tekfiri gerektiren inanç ve davranışları benimseyenlerin tekfir edilmemesi, Müslümanlığı kabul ettikten sonra küfür kelimesini söyleyenlerin küfre gireceğini (Tevbe 9/74) ve iman ettikten sonra küfre dönüp inkârlarında aşırı gidenlerin tövbelerinin kabul edilmeyeceğini (Nisâ 4/137) bildiren Kur’an’daki hükümle bağdaşmadığı ve dinin yozlaşması sonucunu doğurduğu açıktır. Ancak tekfir kişi temelinde değil ilke temelinde yapılmalıdır. Bunun yanında Allah’a ve resulüne iman edip onları seven bir müslümanın, İslâm’ın inanca ve davranışlara ilişkin ilkelerinin ayrıntıları konusunda yoruma bağlı şekilde farklı hükümleri benimsediği gerekçesiyle tekfir edilmesi, önemli dünyevî sonuçlar doğuran yanlış bir tutumdur. Tekfirde asıl kabul edilen şey, Hz. Peygamber’i Allah’tan getirdiği kesinlikle bilinen vahiy konusunda açıkça yalanlamaktır. Vahyin doğru biçimde anlaşılması, İslâm’ın ana ilkelerine dair yöntem bilgisine ve nasları yorumlama birikimine sahip bulunmayı gerektirir. Bu da bir müslümanıtekfir etmenin kolay bir iş olmadığını kanıtlar. Tarihte ve günümüzde görüldüğü gibi bir müslümanı din anlayışında veya nasları yorumlamasındaki yanlışlarından dolayı tekfir etmek yerine İmam Şâfiî’nin belirttiği üzere hata ettiğini söylemek daha doğru bir yöntemdir.” (4)
Rabbimiz (cc);
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat 49/10) buyurarak müminlerin kardeş olduğunu hatırlatmakta Asr suresinde de insanın hüsran içerisinde olduğunu, hüsrandan kurtulmak için imanın yalnız başına yeterli olmadığını salih amel, hakkı ve sabrı tavsiye ile imanın desteklenmesi gerektiğini bildirmektedir. Tekfircilikİslam düşmanlarının arzu ettiği bir şeydir.
Amellerimiz ve eylemlerimizde Kur’an’ı ve Allah Resulünün uygulamalarını kendimize rehber olarak alırsak İslam düşmanlarının oyunlarına gelmemiş oluruz.


3- Yunus Şevki Yavuz, a.g.e.
4- Yunus Şevki Yavuz, a.g.e.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar