İman etmek; kalben tasdik, dil ikrar ve bu kabulün ameller ile desteklenmesi ile olur. Allaha iman eden kişinin Rabbine karşı vazifeleri olduğu gibi diğer insanlarla, çevresi ile ilişkilerinde de sorumluluk sahibi olması gerekir. Kişi, imanının kendisine yüklediği sorumluluk doğrultusunda hareket eder. İman ettim demek ile sorumluluk bitmez. Hüsrandan kurtulabilmek için salih amel ile bu iman desteklenmelidir. Mü’min kardeşinin karşılaştığı problemler karşısında yılmaması, gevşememesi için, dimdik ayakta durabilmesi için sabrı tavsiye etmesi gerekmektedir. Kardeşinin eylemlerinde, fiillerinde bir yanlış görüyorsa, ona hakkı tavsiye ederek hareketlerini ve yaşantısını düzeltmesini istemelidir. Sahabe bu bilinçten uzaklaşmamak, sorumluluklarını hatırlamak, hatırlatmak ve imanlarını dipdiri tutmak için birbirlerinden ayrılırken Asr suresini okumuşlardır.
İslam coğrafyasında Müslümanlar arasında yaşanan tatsız olaylar imanımızı ve imanımızın yaşantımıza etkilerini tekrar tekrar sorgulamamızı gerektirmektedir. Ayeti Kerime ve Rasulullah (SAV)’in uygulamalarında ve bize kadar ulaşan hadisi şeriflerde belirtilen hususlara inanan insanlar riayet etseler, yaşadığımız sıkıntıların büyük bir kısmı kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Allahu Teala buyuruyor: “İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.” (Maide 5/ 2)
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.
Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Al-i İmran 3/102- 105)
Kur’an’ın bu emir ve tavsiyelerini devamlı okuduğumuz halde amellerimizde, eylemlerimizde okuduğumuz bu ayetler bize ne kadar tesir etmektedir?
İyilik ve takva üzere mi yardımlaşıyoruz yoksa Müslümanlar arasında birlik ve beraberliği bozacak, kin ve nefret tohumları ekerek günah ve düşmanlık üzere mi yardımlaşıyoruz?
Soruları çoğaltmak mümkün. Kur’an-ı Kerimi emir ve yasaklarını da göz ardı etmeden tedebbür ederek, tezekkür ederek, aklederek, tefekkür ederek yüce kitabımızı okursak sorumluluklarımızın bilincine varmış oluruz.
Allah’ın ipine sarılarak iyilik ve takva üzerine yardımlaşırsak, kendi aramızdaki problemleri asgariye indirirsek İslam’ın güzelliklerinin daha geniş bir coğrafyada yaşanmasına vesile olabiliriz.
YORUMLAR