Dünya nüfusunun 7 milyar 600 milyona ulaştığı günümüzde hemen hemen dünyanın her yerinde ve her ülkesinde Müslümanlara rastlamak mümkün. Dünyanın en büyük dini grubunu oluşturan Hristiyan nüfusu 2,3 milyar iken 1.8 milyar kişinin Müslüman olduğunu görüyoruz. Bu da toplam nüfus içerisinde %24’e tekabül etmektedir.
Dünya nüfusunun dörtte biri Müslüman olmasına, dünya petrol rezervlerinin yüzde 55.5’ine, üretiminin yüzde 65’ine, doğalgaz rezervlerinin yüzde 64,1’ine, üretiminin %40’ına, Dünya petrol ve doğal gaz kaynaklarının neredeyse üçte ikisine İslam ülkeleri sahip olmasına rağmen dünya üzerindeki siyasi ve ekonomik etkinliklerine baktığımız zaman; Müslümanların hem sayısal hem de ekonomik olarak sahip oldukları varlıklar ile etkinliklerinin aynı orantıda olduğunu söylemek mümkün mü?
Bugün Müslümanların yaşadığı onlarca devlet ve bu devletlerin bir yönetim şekli var. Birçoğunda zulme dayanan bir otorite olmasına rağmen bunların politikalarına ve uygulamalarına doğru dürüst bir tepki gösterilmiyor. Hatta iktidar nimetlerinden yararlanmak için yönetim kademelerinin her yaptıkları da belirli gruplar tarafından alkışlanarak desteklenmektedir.
İslam ülkelerinde maalesef yönetim kademesine gelenler beyin yıkama faaliyetleri ile inanç ve değerlerinden uzaklaştırıldıklarından, makam ve mevkilerini koruyabilmek için kendi insanlarına, milli manevi değerlerine hizmet etmek yerine bölge üzerinde tarihi emelleri olan batının kan emici olan efendilerine hizmet etmektedirler. İslam coğrafyasında bulunan devletlerin yönetim kademelerinde bulunanların ekserisi emperyalist güçlerin kontrolü altındadır. Koltuklarında oturmaları, saltanatlarını devam ettirmeleri batılı efendilerinin iznine bağlıdır.
İslam ülkeleri küresel güçlerin silah pazarı
Silah üreticisi küresel güçlerin en büyük müşterileri İslam ülkeleridir.
Silah üretiminde en fazla pay sahibi olan ülkeler: ABD yüzde 57, Rusya yüzde 9,5 ve İngiltere yüzde 9.
En fazla silah satan ülkeler: ABD yüzde 36, Rusya yüzde 21, Fransa yüzde 6.8, Almanya yüzde 6.4 ve Çin yüzde 5.2.
En fazla silah alan ülkeler: Suudi Arabistan yüzde 12, Hindistan yüzde 9.5, Mısır yüzde 5.1, Avustralya yüzde 4.6 ve Cezayir yüzde 4.4.
Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan yıllık rapora göre 2017 yılında Milli gelirinden savunmaya en fazla kaynak ayıran ülkelerin başında yüzde 10 oranıyla Suudi Arabistan gelmektedir. Ortadoğu ülkelerinde savunma harcamalarına 2000 yılından bu tarafa 20 yılda 12 trilyon dolara yakın paranın harcandığı dikkat çekmektedir.
Her ülke mutlaka savunma için gerekli harcamalarını yapacaktır. İslam ülkeleri bu kadar silah harcamasını kime karşı yapmaktadır? Cihad için, İ'la'yı Kelimetullah için mi yoksa bir başka Müslüman ülkeye karşı kullanmak için mi? Peygamber Efendimiz (sav) “(İyi) Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir.” (Buhari) buyurmuyor mu? Müslümanlar birbirlerine karşı emin olamayacaklarsa kime karşı emin olacaklar? Bir Müslüman ülkenin diğer Müslüman ülkeye karşı İslam düşmanlarının silahları ile silahlanarak savaş durumuna geçmesi müslümanların güvenilirliklerini zedelemiyor mu? Kendi aralarında emin olamayanlar uluslararası platformlarda etkin olabilir mi?
YORUMLAR