“Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Musa ile mücadelesi anlatılan Mısır kralı Firavun insanlık tarihinin en büyük zalimlerinden biridir.
Kur’an’da yetmiş dört yerde geçen Firavun Hz. Mûsâ’nın karşısında yer alan, büyüklük taslayan, böbürlenen, ilâhlık iddiasında bulunacak kadar kendini beğenen, Musa’nın tanrısına ulaşmak için kuleler yaptıracak kadar taşkınlık gösteren, halkını küçümseyip zayıfları ezen, gerçeklere sırt çeviren bir kral olarak tasvir edilmektedir.
Çeşitli ayetlerin, Firavun’u fert olarak ele almaktan çok onu erkanıyla birlikte zikretmesi dikkat çekicidir. Birçok ayette Firavun’un ailesi (âl-i Fir‘avn), avenesi (mele’), kavmi ve askerleriyle (cünûd) birlikte anılması onun tek bir kişi olmaktan ziyade bir sembol olarak takdim edildiğini göstermektedir. Musa insanlık tarihinde hak, adalet ve sağ duyuyu temsil eden nübüvvet zincirinin bir halkasını oluştururken Firavun, Karun, Haman ve taraftarları bunun karşısında yer alan bir zihniyeti temsil etmektedirler.” (Ömer Faruk Harman, İslam Ansiklopedisi,C.13, Firavun md.)
“Bu üç din düşmanı, nefsin arzularına son derece düşkün olma konusunda ortaklardır. Ancak bunu değişik yönlerde sergilerler: birisi, bütün yönleriyle hayata hakimiyet ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun; diğeri, kutsal olanla ilişkileri elinde tuttuğunu söyleyip bundan çıkar elde eden Başrahip Haman; üçüncüsü ise zenginliğinin boyutu konusunda darbı mesel haline gelen ama kendisine imtihan için verilen bu zenginliklerin bir emanet olduğunu unutup kibre kapılan Karun. Diğer bir bakışla zalim idareyi ve idareciyi Firavun; zalim beyni ve bilgiyi Haman; zalim destekçiyi ve kara sermayeyi de Karun temsil etmektedir.” (Hadislerle İslam, C.6, S.151)
Zulmün zirvesinde yer alan bu üçlü ellerindeki tüm imkanlara, saltanatlarının ve sermayelerinin devamı için aldıkları tüm tedbirlere rağmen hakimiyetlerini koruyamamışlardır. Firavun ve adamları, Hz. Musa (as)’ın peygamberliğine inanan İsrail oğullarını yakalayarak cezalandırmak isterlerken denizde boğulmuşlardır. Boğulurken gerçeği gören Firavun, Musa’nın Rabbine iman ediyorum demişti ama iş işten geçmişti. Asırlar öncesinde zulmü ile meşhur olan, insanlara akıl almaz işkenceler yapan Firavunun akıbetini Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle bildirmektedir:
“İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, "İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım" dedi.
Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus 10/ 90-91)
İnsanlığın huzur ve mutluluğu, barış medeniyetinin dünyada tesisi için İslam’ın mesajının insanlara ulaştırılması ve İslam’ın hayat tarzı olarak yaşanması için müslüman olarak hepimize ve yöneticilerimize büyük görevler düşmektedir. Tarihte zulmün zirvesinde yer alan; Firavun, Haman ve Karun üçlüsünün varislerine karşı milletlerin uyanışına vesile olacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
Günümüz güç sahiplerinin menfaatleri uğruna akan kan ve gözyaşlarının son bulması, insanların ve milletlerin maddi ve manevi varlıklarını sömürmelerine karşı uyanma ve uyarma vaktimiz gelmedi mi?
Allah (cc) buyuruyor:
“Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse ona büyük bir azap tattırırız.” (Furkan 25/19)
Unutmayalım ki, Zulm ile âbâd olanın sonu berbâd olur.
YORUMLAR