Her insan İslam fıtratı üzere doğar daha sonra ailesinin ve çevresinin etkisi ile bu fıtratı ya devam ettirir veya bozar. İnsan davranışlarına etki eden en önemli faktörlerin başında sahip olduğu iman gelir. Müslümanın davranışlarına yön veren İslam ahlakını itikat ve amelden ayrı düşünmemek gerekir. İtikat, amel ve ahlak her üçü birbirinin tamamlayıcısıdır. Kişinin ahlakın ne olduğunu bilmesi, ahlakla ilgili tavsiyelerde bulunması, anlatması kişinin ahlaklı olması için yeterli değildir. Ahlaka anlatmakla değil yaşanmakla sahip olunabilir.
Peygamber Efendimiz (sav), “Mü’minlerin îmanca en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır” “İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlaki en güzel olanlarınızdır” buyurarak ahlakın önemine işaret etmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de de ahlakın göstergelerinden olan; adalet, ahde vefa, affetme, alçak gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenirlilik, doğruluk, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik, merhamet, güler yüzlülük, temiz kalplilik gibi güzel ahlâki hasletler teşvik edilirken zulüm, haksızlık, riya, haset, gıybet, cimrilik, bencillik, kibir, kin, kötü zan… gibi kötü hasletlerin yasaklanması Kur’an’ın ahlaka ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
“(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 29/45) ayeti amelin ahlak üzerindeki etkisini göstermektedir.
İstikamette olma konusu sahabe-i kiramı da düşündürmüştür. Sahabeden Süfyan b. Abdullah, Rasulüllah’a (sav) gelerek, “Ya Rasulallah (sav) bana İslam’la ilgili öyle bir şey söyle ki bundan sonra senden başka hiç kimseye bir şey sormayayım.” dedi. Rasulüllah (sav), “Allah’a iman ettim de sonra dosdoğru ol.” buyurdu. (Müslim)
Müslümanın itikadi, ameli, ahlaki konularda istikamet üzere olması İslam’ın ana hedefidir. Genel olarak Müslümanların itikadı sağlam olsa da itikatta istikameti bozmak için İblisi’in faaliyetlerine kaşı Müslümanalar her an teyakkuzda olmalıdırlar.
“İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.” (Hicr 15/39-40)
“Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi.
Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.”
Allah, dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” (A’raf 7/14-18)
Müslümanın istikamet üzere olmasının önündeki engellerin başında şeytan ve avanelerinin faaliyetleri gelmektedir. İstikametimizi muhafaza edebilmek için günde kıldığımız namazlarda en azından kırk defa “Bizi sırât-ı müstakîme ilet!” (Fâtiha 1/6) diye dua ederek Rabbimizden yardım istemekteyiz.
Peygamber Efendimiz (sav) de “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece kesinlikle yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve peygamberinin sünneti.” (Muvatta’) buyurarak istikametten şaşmamak için yolu göstermektedir.
İstikametini muhafaza eden kullardan olmamız temennisi ile…
YORUMLAR