"Ķötülük etme; çabucak geçip giden şu tarlaya ne ekersen, zaman orağıyla onu biçersin !..."
Divan-ı Kebir- 3.cilt
3600.b. Hz.Mevlâna
Nankörlük,
vefasızlıktır , iyilikleri unutmaktır.
Kötü anlarına sebeb ve suçlu arayıp en masum kişileri hedef almaktır.
Bu bazan dizinin dibinde kendisine can damarı olmuş bir kişi, bazan da koskoca bir toplum olur.
İnsanın kendisini yargılaması, sorgulaması oldukça zordur. En kolayı bir günah keçisi bulmak !...
Hataları ile yüzleşemeyen insan, başarısızlıklarına ve yetersizliğine sürekli bir suçlu arar.
Ve bulur da...
Aslında toplumsal ve çevresel faktörlerin de katkıda bulunduğu hataları , belkide bir kader dir.
Doğmadan , kendisine seçim hakkı verilmeden taktir edilmiş bir kader.
Tabii ki bu kader taktir edilirken, kendisinden önce yaşamış , dünyayı kirletmiş bir insanlık vardır...Bedelini de doğacak çocukların ödeyeceği yaşanmış zamanlar...
Hepimiz taktir edilmiş bir kaderin ortağı değil miyiz?...
Çevremizi, mekânı, yaşadığımız toplumu, zamanı seçme hakkımız var mıydı, 1 yaşında ?... Yoktu...
Bu yolculuk bize taktir edilen , yaşamak zorunda olduğumuz bir süreçtir.
İnsan olmayı, tercihte bulunmayı öğrendiğimiz bu süreçte; kişinin eğitimi, hayatı deneyimlemesi, kendisini yetiştirmesi, doğru kararlar alması ve tercihleri yaşamına şekil verecektir.
Taktir edilen kaderin kaptanı artık sensin.!
Hayatını güzelleştirmek doğru kararlarına , dürüstlüğüne ve adaletli olmana bağlıdır.
İnancımız, yetiştiğimiz çevre ve mekân, taşıdığımız kültür, ekonomik yapı, İş hayatı, arkadaş ve dost çevresi, siyasi ve sosyal faaliyet alanları İnsana maddi ve manevi bir konum belirler, yaşamında.
Bireyin şahsiyetininin oluşumunda oldukça etkili olan bu unsurlar, tercihlerinde de yol gösterici dir.
Önemli olan sizin neye öncelik tanıdığınızdır.
Günümüzde Meslek hayatı en baskın unsur olarak karşımıza çıkar. Çâğımızın getirdiği geçilmesi gereken zorlu bir süreci katederken, İş ve aş herkesin önceliği ve zorunluluğu.
Bir Meslek gurubuna ait olmanın şüphesiz kişiye yüklediği ağır sorumlulukları vardır...Ve başarmak zorunda olduğu olaylarının yanısıra , kariyer yolculuğu... Böylesi zorlu bir yarışta kişi bunalır. Kendisini,öz değerlerini unutur...
Günümüz şartlarında insanın kendisini yetiştirmesi ve dengeli bir hayatı sürdürebilmesi için üstün bir bilinç düzeyine sahip olması gerekir.
Hayatın , olayların , siyasi ve sosyal yaşamın ayrıştırıcı dili, İş hayatının yüklediği ağır sorumluluklar altında insanlarımız yorgun ve bitkin...
İşte bu tükenmişlikle başlıyor, sosyal sorunlar ve isyanlar.
Öfkeleniyor hayata ve olaylara.
Öfke yerini , kin ve nefrete bırakıyor.
Daha sonrada ,hırs, tamah ve kötülükler başlıyor. Herşeyin en güzeli benim olmalı, en fazlası,.en kârlısı, en üstünü...en...en...!!!
En'lerin kölesi olan birey kendisini en üstün görme duygusu ile artık herkesten şunu beklemeye başlıyor;
" herkes O' na hizmet etmeli,
O'nun varlığında yok olmalı..."
- Yok böyle bir hayat..! Dediğinizde siz iyi bir günah keçisi olursunuz ve her türlü nankörlüğün muhatabısınızdır.
İnsan psikolojisi yaşanılan ağır olayların baskısı altında ne kadar dayanabilir, nasıl dengeli düşünebilir ?
Moral bozukluğu, imkânsızlıklar, eğitim sorunları, işsizlik ve piyasadaki durgunluğun hakim olduğu günümüzde toplumsal duruşumuz ne olmalı ?...
Sıkıntılı bir zaman tünelinden geçerken , nankörlüklerle karşılaşan birey ne yapmalı ?...
Bu ve benzeri soruların cevabını hep birlikte , omuz omuza verip, ortak bir akıl da birleşerek bulmak zorundayız.
Toplum psikolojisini ve moral değerlerini yükseltecek tedbirlerin alınması önceliğimiz olmalıdır.
Biz ne batılıyız , ne de şarklıyız..
Biz Anadolululuyuz !...
Medeniyetin zirvesini görmüş, toprakların çocuğuyuz.
Mevlâna"'nın, Yunus Emre nin, Pir Sultan Abdal'ın, Hacı Bektaş-i Veli'nin ve çağdaşlarının torunuyuz.
Dostlukların, doğruluk ve dürüstlüğün, Vefanın ,hoşgörünün, sabrın ve sükunetin parça-buçuk edildiği şu günlerde; saygı dipsiz bir kuyuya mahküm edildi...
Tutup çıkarmak zorundayız !!!...
Yeniden hayat, yeniden kucaklaşmak diyebilenlere,
Saygılarımla.. .
YORUMLAR